MukaddimeBütün hamdler, bizleri yoktan var edip kendisine kul olma saâdetini bizlere ihsân eden Allâh (Celle Celâlühû)'a aittir. Sâlat ve selâm ise, Allah (Celle Celâlühû)'ın "Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik" sözünün muhatabı kutlu nebinin ve çizmiş olduğu o mukaddes davanın yılmaz neferleri olan âl ve ashâbı'nın üzerine olsun.O kutlu nebi ki, insanlığın karanlıklardan aydınlığa, huzursuzluktan sürura gark etme vazifesi ile görevlendirilmiş ve insanlığın her şeyi ile örnek alması gereken yegâne lideri olarak teberrüz etmiş, Allah (Celle Celâlühû)'ın biricik sevgilisi.O'nun (Sallalâhü Aleyhi ve Sellem) kadrini kıymetini anlama konusunda birbirleri ile yarış haline girmiş; gerek O'onun (Sallalâhü Aleyhi ve Sellem) zamanında yaşamış gerekse de O'ndan (Sallalâhü Aleyhi ve Sellem) sonra hayatta yerini almış olan Müslümanlar, hayatlarının her alanında; ticaretlerinde, toplumsal faaliyetlerinde, ikili ilişkilerinde, aile içi münasebetlerinde, oturmalarında, kalkmalarında ve yemelerinde, içmelerinde, O'nu (Sallalâhü Aleyhi ve Sellem) taklit etme konusunda nihaî derece gayret göstermişlerdir.Onlar, O'nu (Sallalâhü Aleyhi ve Sellem) taklit ve takip etmenin başta Allah (Celle Celâlühû)'ın emri olduğuna, sonrasında bizzat O'nun (Sallalâhü Aleyhi ve Sellem) isteği ve memnuniyeti olduğuna cânı gönülden inanmış bahtiyar kullar zümresinden olmuşlardır.Evet, bin dört yüz küsur yıldır ona olan bağlılık ve tebı'yyeti, her türlü bâtınî ve zâhirî engellere rağmen terk etmemiş olan Müslümanlar; son yıllarda, modern çağa ayak uydurma düşüncesiyle, bilinçli veya bilinçsiz, sünneti hayatlarının arka planına atmış dolayısıyla unutmuşlardır.Müslümanların dahi, O'na (Sallalâhü Aleyhi ve Sellem) olan tebı'yyeti sorgulayıp basite indirgedikleri bu zaman diliminde, Efendimizin (Sallalâhü Aleyhi ve Sellem) "Kor ateşi elle tutmak" tâbîri ile ifade buyurdukları sünneti, yaşama ve yaşatma gibi kutsal bir davayı kendilerinin ilkesi edinmiş bir zümrenin varlığı, tüm dünyaya meydan okurcasına gözlerimize çarpmaktadır.İşte, bizlerde o tâifeden olabilme ümidini taşıyan ve bu âhir zaman dilimin içerisinde O'nun (Sallalâhü Aleyhi ve Sellem) sünnetine sımsıkı sarılma arzusu ile hayatını îdam ettiren ve de Efendimizin (Sallalâhü Aleyhi ve Sellem) sünnet'ini her bir canlıya ulaştırma gayesini kendisine ülkü edinmiş ve neticesinde bu eseri kaleme almış hikmet talipleriyiz.Sünnet ile ilgili temas edilmesi gereken birçok konu var iken bizler, Müslümanların yozlaştırıldıkları, basite indirgedikleri ve kendi değerleri olması münasebetiyle de ayrı bir öneme haiz olan "İslâm'da kıyafet" meselesini ele almayı uygun gördük.İşte elinizdeki bu eserde, Rasûlullah (Sallalâhü Aleyhi ve Sellem)'ın nasıl giyindiği ve nasıl giyinmemizi istediği ile ilgili son derece titizlikle hazırlanmış, deliller ile de müzeyyen kılınmış malumat tüm parlaklığı ile hiçbir surette şüphe bırakmaksızın işlenmiştir.Bu kıymetli eserin hazırlanmasında büyük emekleri geçen Ömer Faruk Korkmaz ve Enes İnce'ye sonsuz teşekkürlerimi sunar, kendileri hakkında yüce Yaratandan mağfiret dilerim.Abdulhalik USTAOSMANOĞLU