İnsanlık tarihinde bazı şahsiyetler vardır ki, tarih, onları bir millet veya toplumun sınırları içerisinde tutmaktan aciz kalır. Çünkü onların ürettiği düşünce, kolektif talebe cevap vermiştir. İşte bu yüzden insanlığın ortak değeri olarak gelişip serpilirler. Bugün Mevlana´nın konumu da böyledir. Onu tanıyan, onun fikirlerine ulaşanların, onu sahiplenmelerinin ana sebebi de budur. Yedi yüz yılı aşan bir süredir Mevlana´nın düşünceleri ve telkinleri, diriliğinden ve yol gösterici olma özelliğinden hiçbir şey kaybetmemiştir. Çünkü o, insanlığın muhtaç olduğu ruhsal reçeteyi sunmuştur.Mevlana, insanlığın, özellikle üzerinde yaşadığımız kıta coğrafyasının muhtaç olduğu manevi hayat suyunu yeniden verecek bir pınar, bir kaynaktır. Bu noktada asıl önemli olan husus, bu pınarın kaynağını iyi ve doğru kanallar aracılığıyla çeşmelere kadar taşıyabilmektir."Batı´daki Mevlana" kitabının ortaya çıkış gerekçesi, yedi asırlık süreçte İslam dünyasının Batı insanına Mevlana´yı hangi kanallarla aktardığını gösterebilmektir. "Kaynak insan" olan Mevlana´nın Batı´da nasıl anlaşılıp tanındığına dair akla gelebilecek tüm sorulara cevap sunabilmektir. İçlerinde Prof. Joseph Von Hammer-Purgstall, Johann Wolfgang Von Goethe, Marshal G. S. Hodgson, Prof. R. A. Nicholson, Maurice Barres, Prof. Dr. Helmuth Ritter, Ord. Prof. Dr. Anna Masala, Annemarie Schimmel ve Prof. Dr. Gabriele Mandel Khân gibi tanınmış fikir adamlarının kaleminden, Batı düşünce dünyasındaki Mevlana yansımalarını sergileyebilmektir.Hepsinden önemlisi, bu topraklar üzerinde yetişip, günümüze kadar zihin ve kalplerimize ışık tutan Mevlana´ya Batılı âlimlerin penceresinden bakarak, onu ne kadar tanıdığımızı anlayabilmek, kendi kendimizi test edebilmektir.(Tanıtım bülteninden)