Bu kitap modern tıbbın bir eleştirisidir. Ama amacım bağcı dövmek değil, üzüm yemektir. Otuz senelik hekimim. Senelerce modern tıp okudum, hâlâ da okuyorum, öğreniyorum. Senelerce modern tıbbı öğrettim. Birkaç bin doktorun hocası oldum. Hastalarımın teşhislerini de modern tıp bilgilerinden, teknolojisinden ve imkânlarından faydalanarak koyuyorum. Bugün milyonlarca insan modern tıbbın aşıları, antibiyotikleri, ensülini, heparini, kortizonu, aspirin sayesinde, milyonlarcası zamanında, doğru teknikle yapılan modern cerrahi girişimler sayesinde hayattalar. Onlarca hastalık modern tıp sayesinde ortadan kalktı. İnsanlar modern tıp sayesinde rahat nefes alıyorlar, acı çekmiyorlar. Organ nakilleri, yapay organlar, kök hücre tedavileri ile yaratılan mucizeler hep modern tıbbın eserleri. Uzun sözün kısası, insanların modern tıp sayesinde rahat, sağlıklı ve uzun bir ömür sürdüklerini kimsenin görmezden gelmesi ve inkârı elbette mümkün değil. Ancak Bir de madalyonun diğer yüzü var. Modern tıbbın mutlaka düzeltilmesi gereken yanlışları, olumsuzlukları ve hatta günahları var. Hem de pek çok. Her şeyden önce modern tıp ilaç endüstrisinin esiri olmuş durumda. Neredeyse tüm kongreler, sempozyumlar, seminerler onların mali katkıları ile yapılıyor. Tıbbi araştırmalar onların sponsorluğunda gerçekleştirilebiliyor. Tıp dergileri onların verdikleri reklâmlar sayesinde yayınlanabiliyor. Tıp dernekleri onların yardımları, destekleri sayesinde ayakta durabiliyor. Mezuniyet sonrası eğitim bile onların denetimi altında. İlaç endüstrisi sponsorluk, promosyon, reklâm konusunda -kendi çok sevdikleri deyimle söyleyelim- hiçbir fedakârlıktan kaçınmıyor. Modern tıbbın ilaç endüstrisi karşısında gazozuna ilaç konmuş kızlardan hiçbir farkı yok. İlaç endüstrisi için daha fazla kâr etmek adına her şey mubah. Hastalarına kendi pahalı medikal aletlerinden aldıran doktorlara ödül olarak yabancı gelin de sunulabiliyor. Promosyon olarak doktorlar umreye de götürülebiliyor. Doktorlarla ilaç firması arasında basit bir tükenmez kalem, küçük bir bloknot veya bir kahve kupası ile başlayan seviyeli ilişkinin geldiği küresel seviye bu. Bilimsel araştırmalar manipüle ediliyor. Bir ilacın başka hastalıklar için etkili olmadığı sonucuna varan çalışmaların yayınlanmasının geciktirilmesi veya durdurulması, negatif sonuçların pozitif algılanmasını sağlamak için çalışmaların dizaynı ve verilerle oynanması, sonuçları nötralize etmek için negatif bulguların pozitif sonuçlarla harmanlanması bu oyunların bazıları. Gelelim neticeye Başta da dediğim gibi, amacım kesinlikle bağcı dövmek değil, üzüm yemek. Yanlışlarından, günahlarından, eksiklerinden kurtulmuş iftihar edeceğimiz modern tıbba kavuşacağımıza inancım sonsuz. Adamın biri doktora gitmiş iyi ki gitmiş diyeceğimiz günlerin uzakta olmadığına yürekten inanıyorum. Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta Bu kitap modern tıbbın bir eleştirisidir. Ama amacım bağcı dövmek değil, üzüm yemektir. Otuz senelik hekimim. Senelerce modern tıp okudum, hâlâ da okuyorum, öğreniyorum. Senelerce modern tıbbı öğrettim. Birkaç bin doktorun hocası oldum. Hastalarımın teşhislerini de modern tıp bilgilerinden, teknolojisinden ve imkânlarından faydalanarak koyuyorum. Bugün milyonlarca insan modern tıbbın aşıları, antibiyotikleri, ensülini, heparini, kortizonu, aspirin sayesinde, milyonlarcası zamanında, doğru teknikle yapılan modern cerrahi girişimler sayesinde hayattalar. Onlarca hastalık modern tıp sayesinde ortadan kalktı. İnsanlar modern tıp sayesinde rahat nefes alıyorlar, acı çekmiyorlar. Organ nakilleri, yapay organlar, kök hücre tedavileri ile yaratılan mucizeler hep modern tıbbın eserleri. Uzun sözün kısası, insanların modern tıp sayesinde rahat, sağlıklı ve uzun bir ömür sürdüklerini kimsenin görmezden gelmesi ve inkârı elbette mümkün değil. Ancak Bir de madalyonun diğer yüzü var. Modern tıbbın mutlaka düzeltilmesi gereken yanlışları, olumsuzlukları ve hatta günahları var. Hem de pek çok. Her şeyden önce modern tıp ilaç endüstrisinin esiri olmuş durumda. Neredeyse tüm kongreler, sempozyumlar, seminerler onların mali katkıları ile yapılıyor. Tıbbi araştırmalar onların sponsorluğunda gerçekleştirilebiliyor. Tıp dergileri onların verdikleri reklâmlar sayesinde yayınlanabiliyor. Tıp dernekleri onların yardımları, destekleri sayesinde ayakta durabiliyor. Mezuniyet sonrası eğitim bile onların denetimi altında. İlaç endüstrisi sponsorluk, promosyon, reklâm konusunda -kendi çok sevdikleri deyimle söyleyelim- hiçbir fedakârlıktan kaçınmıyor. Modern tıbbın ilaç endüstrisi karşısında gazozuna ilaç konmuş kızlardan hiçbir farkı yok. İlaç endüstrisi için daha fazla kâr etmek adına her şey mubah. Hastalarına kendi pahalı medikal aletlerinden aldıran doktorlara ödül olarak yabancı gelin de sunulabiliyor. Promosyon olarak doktorlar umreye de götürülebiliyor. Doktorlarla ilaç firması arasında basit bir tükenmez kalem, küçük bir bloknot veya bir kahve kupası ile başlayan seviyeli ilişkinin geldiği küresel seviye bu. Bilimsel araştırmalar manipüle ediliyor. Bir ilacın başka hastalıklar için etkili olmadığı sonucuna varan çalışmaların yayınlanmasının geciktirilmesi veya durdurulması, negatif sonuçların pozitif algılanmasını sağlamak için çalışmaların dizaynı ve verilerle oynanması, sonuçları nötralize etmek için negatif bulguların pozitif sonuçlarla harmanlanması bu oyunların bazıları. Gelelim neticeye Başta da dediğim gibi, amacım kesinlikle bağcı dövmek değil, üzüm yemek. Yanlışlarından, günahlarından, eksiklerinden kurtulmuş iftihar edeceğimiz modern tıbba kavuşacağımıza inancım sonsuz. Adamın biri doktora gitmiş iyi ki gitmiş diyeceğimiz günlerin uzakta olmadığına yürekten inanıyorum. Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta