Ehli Sünnet Kime Denir ?

Tarih: 01.06.2021 10:17
Ehli Sünnet Kime Denir ?
Ali kara hocaefendinin ehli sünnet tasavvuf ve mühim meseleler kitabından alıntıdır.

EHLİ SÜNNET KİME DENİR?

Ehli sünnet tabiri hadisi şeriflere dayanır.
Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem, kendinden sonra bir takım olayların meydana geleceğini, mucizevi şekilde haber vermiş ve bunlar dan sakınılmasını tenbihlemiştir.
عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَيَأْتِيَنَّ عَلَى أُمَّتِي مَا أَتَى عَلَى بَنِي إِسْرَائِيلَ حَذْوَ النَّعْلِ بِالنَّعْلِ حَتَّى إِنْ كَانَ مِنْهُمْ مَنْ أَتَى أُمَّهُ عَلاَنِيَةً لَكَانَ فِي أُمَّتِي مَنْ يَصْنَعُ ذَلِكَ وَإِنَّ بَنِي إِسْرَائِيلَ تَفَرَّقَتْ عَلَى ثِنْتَيْنِ وَسَبْعِينَ مِلَّةً وَتَفْتَرِقُ أُمَّتِي عَلَى ثَلَاثٍ وَسَبْعِينَ مِلَّةً كُلُّهُمْ فِي النَّارِ إِلاَّ مِلَّةً وَاحِدَةً قَالُوا وَمَنْ هِيَ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ مَا أَنَا عَلَيْهِ وَأَصْحَابِي
Abdullah ibni Amr r.anhuma, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet etti:
“Elbette ümmetim üzerine, İsrailoğullarına gelen hal adım adım gelecektir, hatta onlardan ennesi ile açıkça zina eden olmuşsa elbette ümmetimde bunu yapan olacaktır.  İsrailoğulları yetmiş iki millete ayrıldılar. Benim ümmetim yetmiş üç millete ayrılacak, onlardan (bir) fazla olacak. Hepsi ateştedir, ancak bir millet hariçtir.”
Dediler ki: Bu tek millet hangisidir?
Buyurdu: Ben ve ashabımın olduğu hal (itikad) üzere olanlar.
                                                            (Tirmizi:5/26, Müstedrek: 1/218)
Bu hadisi şerifin benzeri veya yakın lafızlarla rivayetleri sayılama yacak kadar çoktur. Bunlardan anlaşılan, Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem ve ashabının inandığı gibi olmak gereklidir. Onların itikadına (inancına)  muhalif bir itikad taşımak, kişiyi ehli sünnetten çıkartmak tadır.
عَنِ الْعِرْبَاضِ بْنِ سَارِيَةَ قَالَ : صَلَّى لَنَا رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- صَلاَةَ الصُّبْحِ ثُمَّ أَقْبَلَ عَلَيْنَا فَوَعَظَنَا مَوْعِظَةً وَجِلَتْ مِنْهَا الْقُلُوبُ وَذَرَفَتْ مِنْهَا الْعُيُونُ فَقُلْنَا يَا رَسُولَ اللَّهِ كَأَنَّهَا مَوْعِظَةُ مُوَدِّعٍ فَأَوْصِنَا قَالَ :« أُوصِيكُمْ بِتَقْوَى اللَّهِ وَالسَّمْعِ وَالطَّاعَةِ وَإِنْ تَأَمَّرَ عَلَيْكُمْ عَبْدٌ وَإِنَّهُ مَنْ يَعِشْ مِنْكُمْ فَسَيَرَى اخْتِلاَفًا كَثِيرًا فَعَلَيْكُمْ بِسُنَّتِى وَسُنَّةِ الْخُلَفَاءِ الرَّاشِدِينَ الْمَهْدِيِّينَ عَضُّوا عَلَيْهَا بِالنَّوَاجِذِ وَإِيَّاكُمْ وَمُحْدَثَاتِ الأُمُورِ فَإِنَّ كُلَّ بِدْعَةٍ ضَلاَلَةٌ ».
Irbaz bin Sariye (r.a) şöyle dedi: Bir gün Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem bize sabah namazını kıldırdı. Sonra bize dönüp vaaz etti, öyle bir vaaz ki bunun tesirinden kalbler titredi, gözler yaşlar akıttı.
Dediler ki Ya Resulellah! Sanki veda eden gibi konuştun. Bize tavsiyen varmı?
Buyurdu:
“Size Allah’tan sakınmanızı ve (başınızda) Habeşli köle de olsa, dinleyip itaat etmenizi tavsiye ederim. Zira benden sonra, sizden kim yaşarsa çok ihtilaflar görecek. O halde sünnetime yapışın, raşit halifelerimin sünnetine de yapışın. Onlara sımsıkı tutunun, azı dişlerinizle ısırın (bırakmayın). İşlerin uydurmala-rından sakının, zira her bir uydurulan (dinde ortaya çıkan) şey bid’attır, her bid’at dalalettir.”
                (Beyhaki:10/114, Ahmed, Tirmizi Sahih senetle rivayet etti.)
Bu ve benzeri sayısız rivayetten anladığımız, kurtuluş yolunun, Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem ve onun ashabının yolu olduğudur. Onların imanı ve amellerini taklit etmekten başka çare kalmadığıdır.
Şu ayeti kerime, ehli sünnet olmanın delilidir:
فَإِنْ آمَنُوا بِمِثْلِ مَا آمَنْتُمْ بِهِ فَقَدِ اهْتَدَوْا وَإِنْ تَوَلَّوْا فَإِنَّمَا هُمْ فِي شِقَاقٍ
“Eğer, sizin iman ettiğiniz gibi iman ederlerse, muhakkak hidayet bulmuş olurlar. Eğer yüz çevirirlerse, ancak onlar ayrılıktadır…”  (Bakara: 137) 
    İşte imanın kabulü için gerekli olan şart: Efendimiz s.a.v ve ashabının imanı gibi olmak. Şayet onlar gibi olmazsa ayrlıkta olan, bid’ata düşen, sapık kimseler olmuş olurlar.
 

 EHLİ SÜNNET SEKİZ SINIFTIR:

1- Kelamcılardan olan (İtikad konularında alim) alimler topluluğu, teşbih ve ta’dilden uzak, rafizile-rin/şianın ve haricilerin bid’atlarından uzak, diğer bid’ at fırkalarından ayrı olarak, Allahu teâlâ’nın Zat ve sıfatlarını, tevhid ve nübüvvet konularını, sevab -ceza, vaad ve vai’d meselelerini, içtihad-imamet konularını, Kitab ve sünnete muvafık olarak beyan etmişlerdir.

2- Ehli sünnetin itikad konularına tabi olan fıkıh imamları. Kitab ve sünnetten re’y (görüş) ve ictihadla, furu’ (tafsilatlı) meseleleri istinbat eden (hüküm çıkartan), takva yolu üzere olan, selefi salihin (ve dört mezheb) imamlarıdır.

3- Hadisi şerif rivayetiyle meşgul olan  hadis imamları. Sahih ile bozuk haberlerin arasını ayırmışlar, cerh ve ta’dil (hadis ilmi) kurallarını beyan etmişler. Bu amellerine, asla bid’at ehlinden bir şey karıştırma-mışladır.

4- Nahiv/gramer, edebiyyat, sarf ilimleriyle meşgul olan alimleridir. Lügat alimlerinin yolu üzere Arapça’nın tedvinini üzerlerine almışlar, bid’at ehlinin yorumlamalarından uzak durmuşlardır.

5- Kur’anın kıraat vecihlerini ihata eden kurralar ve tefsir alimleridir. Bütün te’villeri, ehli sünnetin asıllarına uygun olmuştur.

6- Zahidler ve sofulardır. Kanaat ehli, takva yolunda ilerleyen dervişler topluluğudur. Kendi varlık larını yok etmişler, Allahu teâlâ’nın kaza ve kaderine razı olup aza kanaat etmişler, bütün azalarının sorumlu olduğu hissiyle amel ederek, devamlı ilahi huzurda olmanın yolunu bulmuşlar. İtikad ve amelde ehli sünnetten taviz vermemişler.

7- Allah yolunca cihad eden, sınırlarda düşmanı gözetleyen mücahid topluluğudur. İslam vatanını beklerler, düşmana göz açtır mazlar, dinin muhafazası için canlarını feda ederler.

8- Ehli sünnet alametlerinin yaygın olduğu beldelerde yaşayan umum halktır. Sanaat, ticaret ve ziraatla meşgul olup ehli sünnetin ihyasına destek olurlar.
İşte kitablarımızın beyan ettiği, islam toplumunun temellerini mey dana getiren sınıflar. Bu sınıflardan hangisi ne kadar mevcut. Bunların yerini hangi sınıflar almış, iş nereye dönmüş takdiri sizlere bırakıyoruz.
Ancak şunu ifade edelim ki, bu zamanda, ehli sünnet üzere islam toplumu oluşturmak ve meydana getirmek, Mevla teala’nın şu ayetinde beyan ettiği sınıfı hasıl etmeksizin mümkün görülmemektedir:
وَلْتَكُنْ مِنْكُمْ أُمَّةٌ يَدْعُونَ إِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَأُولَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
“İçinizden hayra davet eden, iyiliği emredip kötülükten men eden bir topluluk olsun; işte onlardır kurtuluşa erenler.”
                                                                                    (Âl-i İmran: 105)
Bu topluluk, alimler/hocalar topluluğudur. Ehli sünneti anlayan ve yaşayan alimler. Etiketli ilim hırsızları ve din yobazları değil. Dini dünya lığa satan, ayetleri çarptırarak ehli kitaba dalkavukluk yapan, nifak ehli, satılmış, kıravatlarıyla bazı yerlere bağlanmış kimseler değil.
Mesleği milletin kafasını karıştırmak, ihtilaflı konuları ortaya atarak saf gönülleri bulandırmak, -zaman sana uymazsa, sen zamana uy- diyerek her kılığa giren, kutsal topraklara gidip gelmeyi tekelleri altına alıp kurayla parayla işi ranta çeviren, papazlarla maç edip resim çektiren din görevlisi bozuntuları, bu büyük davanın yükünü taşıyamaz, çilesini çekemez.
Beş yıldızlı otelden daha lüks okullarda, her türlü dünyalık imkan lar önlerine serilmiş, hedefleri makam/koltuk kapmak olan bir neslin, ilimden nasibini ve takva derecesini siz takdir edin. Eskilerin çektiği çile ve meşakkat nerde; sadece Allah rızası için ilim talebi nerde!
İşte ehli sünnetin sahipsiz kaldığı şu zaman da, bütün milletin dünyalık kazanmak derdiyle, avrupalıya ve dünya ilimlerine meylettiği bir ortamda; dinimizi bozmak, reform ve bid’atlarla insanların kafasını karıştırmak isteyen birtakım etiketli cahillerin ortaya çıkartılması ve alim diye takdim edilmesindeki hileyi, hainliği anlamak lazımdır.
Düşmanın yapamadığı zararı yapan, içimizdeki satılmış ne idiğü belli olmayan yeni yetme mantar türlerini ayıklamak, hilelerini deşifre etmek ve ehli sünneti öğrenip neşretmek hepimizin asli görevi olmalıdır.
Yukarda saydığımız sekiz sınıfın meydana getirdiği sağlıklı bir ehli sünnet toplumu oluşturmak için evvela ilim gereklidir. Bu ilim itikad ve amelle alaka-lıdır.
İtikadla alakalı ehli sünnet ilimlerini bu eserimizde zikretmeye çalışacağız. Bununla bid’at ehlinin yanlışlarını da anlamış oluruz.

 
Yükleniyor...