Evlilik ve Kız İsteme Adabı
Allâhü Teâlâ’ya hamd, Resulüne, âli ve eshabına Salât-û selamdan sonra; Kıymetli okurlarım! Bu ayki yazımızda evlilik, eş seçimi ve özelliklede kız isteme âdâbından bahsedeceğiz inşaallah. Rabbim güzel anlamayı ve gereğiyle amel etmeyi cümlemize nasip eylesin.
Evlilik ve Kız İsteme Adabı
Nikah (evlilik): Bir erkekle bir kadın arasında Allah (Celle Celâlühü)’nün koyduğu kanunlar çerçevesinde akdedilen muameleye denir. Dinimizde ibadet kabul edilen evlilik ile ilgili olarak, İslâm Hukukuna dair yazılan kitaplardan bazısında; “Bizim için Hz. Adem (Aleyhisselam)’dan bu güne kadar, meşru olarak devam edegelen ve Cennette de devam edecek olan iki şey vardır; bunlar, evlenme ve iman şeklinde kaydedilmektedir.
Nikâh (evlilik), daha önce birbirine yabancı olan iki şahsı, yine Kur’an ifadesiyle elbise ile beden gibi uyumlu kılan, birbirinin ayıbını örten, birbirini olumsuz etkilere karşı koruyan, dostluğa ve samimiyete kavuşturan ciddi bir akittir.
Nikâh, Allah’ın emri ve peygamberimizin bize tavsiye ettiği önemli bir sünnetidir. Evlilik sebebiyle taraflar, cennet kokularını yuvaya taşıyacak olan çocuk sahibi olacak ve kadın “ana”, erkek de “baba” unvanına kavuşacaktır. Evlilik, Allah’ın emri ve peygamberimizin bize tavsiye ettiği önemli bir sünnetidir.
Rabbimiz (Celle Celâlühü) Nûr suresinde: “İçinizdeki bekârları, kölelerinizden ve cariyelerinizden salih olanları evlendirin. Eğer fakir iseler, Allah onları lütfu ile zenginleştirir. Allah lütfu bol ve her şeyi hakkıyla bilendir.”1 İslâm dininin temel esaslarından birisi de evliliğin fıtri bir olgu olduğudur. İslâm dini dünyadan el eteği çekerek yalnız başına yaşama ve evlenmeme insanın yaratılışına aykırı olduğundan buna son derece karşı çıkmıştır. Zira Efendimiz (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem): “Nikâh (evlenmek) benim sünnetimdir. Kim Benim sünnetimden kaçınırsa benden değildir”2 buyurarak evlenmemenin ne büyük bir felaket olduğunu ifade etmiştir.
Huzurlu bir ailenin oluşumunda en önemli mesele, eş seçimidir. Eş seçiminde hassas davranan bir Müslüman için hayat daha kolay ve daha huzurlu olacaktır. Kişinin eşi demek ömür boyu kendisiyle hayatı paylaşacağı en yakın arkadaşı demektir. Eş seçerken ya ömür boyu huzur ve mutluluğun, ya da ömür boyu huzursuzluğun seçileceği nutulmamalıdır. Her konuda olduğu gibi eş seçiminde de danışmamız gereken ilk merci, biz ümmetine çok düşkün olan Peygamber Efendimiz (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem) olmalıdır. Eğer O Rahmet Peygamberinin tavsiyeleri doğrultusunda hareket edersek hem dünyamız hem de ahiretimiz mutlu olur. Fakat bizler, ümmetine çok düşkün olan, sıkıntıya düşmemiz kendisine ağır gelen Efendimiz (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem)’i değil
de nefsimizi ve nefsine uymuş insanları dinlersek dünyada da ahirette de zarar edenlerden oluruz. Kâinatın Efendisi Muhammed Mustafa (Sallellâhü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: “Kadınla; ya malı, ya güzelliği ya soyu, ya da dini için evlenilir. Sen dindar olanı tercih et! Eğer dindar olanı tercih etmezsen elin topraklanır (fakir olursun).”3
“Güzellikleri için kadınlarla evlenmeyin. Olur ki güzellikleri (kibir ve gurur sebebiyle) ahlakça düşmelerine sebep olur. Onlarla malları için de evlenmeyin. Zira malın onları azdıracağından korkulur. Kadınlarla dindar ve ahlaklı oldukları için evlenin. Şüphesiz burnu kesik, kulağı delik siyahî dindar bir cariye, (dindar olmayan hür kadından) daha üstündür.”4 Eş seçiminde yüz güzelliği aranan ilk özellik olmamalıdır.
Eş seçerken aranacak ilk vasıf, ahlak ve dindarlık olmalıdır. Zira yuvanın; huzur, uyum ve
mutluluğunu sağlayacak sağlam bir temel üzerine bina edilmesi gerekir. Bu temel, din ve ahlâktır. Dindarlık yaşlandıkça artar, ahlâk ise zaman ve tecrübelerle daha da olgunlaşır. Asıl güzellik ahlâk güzelliğidir. Çünkü ahlâkı güzel insan, her yaşta güzeldir. Atalarımız bu gerçeği ne güzel ifade etmişler:
Yüzü güzel olana kırk günde doyulur. Huyu güzel olana kırk senede doyulmaz.
Zenginliğine güvenme bir kıvılcım bitirir. Güzelliğine güvenme bir sivilce yitirir.
Peygamber Efendimiz (Sallellâhü Aleyhi ve Sellem) kızı olanlara buyuruyor ki: “Dininden ve ahlakından memnun olduğunuz birisi (kızınızı istemek için) size geldiği zaman kızınızı onunla evlendirin. Eğer böyle yapmazsanız yeryüzünde büyük bir fitne ve fesat çıkar.”5
Hadisi şerifte Allah Resûlü (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem) damat adaylarında aranacak vasıfların; ev, araba vs. sahibi olmalarını değil, ahlak ve dindarlık olduğunu
açıkça ifade etmiştir. Anne babalar geçmişlerini unutmamalıdırlar. Evlendiklerinde evleri, arabaları ve sigortaları var mıydı? Kendileri kayınpederleri tarafından aynı şartlara zorlansalardı evlenebilirler miydi? Belli bir zaman sonra kendilerine imkânlar bahşeden Rabbimiz evlatlara aynı imkânları bahşedemez mi? Elbette ki edecektir. Zira Allah (Celle Celaluhu), sınırsız zenginlik sahibidir. Birisi Hasan-ı Basrî Hazretlerine: “Benim kızımı
çok isteyen var. Kime vereyim?” diye sorduğunda, Hasan-ı Basrî Hazretleri: “Kızını dindar birisine ver. Eğer onu severse ona değer verir. Sevmeyecek olsa bile ona zulmetmez.” diye cevap verdi.
Eş seçerken mutlaka anne babanın rızasını almak gerekir. Anne babaya karşı gelmek doğru değildir. Anne babasını dinlemeyen ve hürmet etmeyen kimseler kendi ocuklarından hürmet göremezler. Rabbimiz (Celle Celâlühü) Nur suresinde: “Ey veliler
bekârları evlendirin”6 buyurarak evlendirme işini velilere (anne-babalara) bırakmıştır.
Zira gençler hayat tecrûbelerine sahip olmadıklarından, fiziki ve maddi güzelliklere kapılarak ileride başlarına gelecek olayları düşünemeyip zarara uğrayabilirler. Bu konuda ebeveynin tavsiyelerine uymak hem Rabbimizi hemde onları memnun edecektir.
Gençlerin beğendiği kişiler dindar ve ahlaklı ise, anne babalar (maddi menfaatler gibi) geçersiz sebeplerle gençlerin evlenmelerine engel olmamalıdırlar.
Müslüman bir kimse kendisine uygun olduğuna inadığı herhangi bir kızı veya dul kadını Allah (Celle Celaluhu)’ın emrine ve Resûlüllah (Sallellâhü Aleyhi ve Sellem)‘in sünnetine uygun olarak kendisi veya velisi kızın velisinden isteyebilir. Kızın velileri kızlarını vermeyi uygun görüyorlarsa erkek tarafından gerekli araştırmayı yapmak üzere belirli bir zaman isterler. Bu zaman zarfında erkek hakkında gerekli araştırmayı yapar ve verip vermeyeceklerine karar verirler. Bu konuda akrabalarına danışmayı ve istihare yapmayı da ihmal etmemelidirler. Alınacak kimse eğer kız ise anne babasına, dul ise kendilerine müracaat ederek fikrini alırlar. Dul kadınların bizzat kendisiyle konuşup karara varmak
daha uygun olur. Kıza da bu evliliğe taraftar olup olmadığı sorulur. Kız bizzat kabul ettiğini söylüyor veya sükût ediyorsa mesele tamamdır. Zira sükût ikrar yani kabul etmek demektir. Peygamber Efendimiz (Sallellâhü Aleyhi ve Sellem): “Dul kadının görüşü alınmadıkça başkasıyla nikâhlanamaz. Bakire kızın da izni alınmadan
başkasına nikâhlanamaz.” Sahabe-i kiram sordular: Ey Allah’ın Resulü! Bakire
kızın izni nasıl olur? Resûlüllâh (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem) buyurdular ki: “Onun izni sükût etmesidir.”
Kız tarafı, erkek tarafından istedikleri zaman zarfında gerekli her türlü araştırma ve soruşturmayı yapıp akrabalarla istişarede bulunur ve verip vermeyecekleri hususunda kesin karara varırlar. Eğer vermeyeceklerse: “Kusura bakmayın kızımız daha küçük, şu anda evlenmeyi düşünmüyor kısmetinizi başka yerde arayın Allah yardımcınız olsun.” gibi nazik ifadelerle vermeyeceklerini kesin olarak ifade etmelidirler. Onlara yumuşak davranıp tekrar tekrar gelmelerine meydan verip boşu boşuna onlara vakit kaybettirmek doğru değildir. Erkek tarafı da olsa, kız tarafı da olsa bir diğeri hakkında araştırma yaparlarken sadece bir yere sormakla yetinmemelidirler. Çünkü sordukları kimse onun düşmanı olabileceği gibi kızı kendine veya çocuğuna almaya da niyetli olabilir. Hatta kendisini
çekemeyen biri de olabilir. Bu durumda kızı almaktan vazgeçirmek için kendisine sorulan kimse yalan da konuşabilir ve iyiye kötü, kötüye de iyidir diyebilir.
Bir kıza talip olunacağı zaman ilk araştırılacak şey o kıza başka talipli bir kimsenin olup olmadığıdır. Eğer kıza daha önce talip olan biri varsa, o aradan çıkıncaya kadar beklemeli ve kız tarafı kızlarını kesin olarak kendilerine vermeyeceklerini bildirdikten sonra talip olmalıdırlar. Zira Efendimiz (Sallellâhü Aleyhi ve Sellem): “Herhangi biriniz Mü’min kardeşinin istediğine talip olmasın. Ancak birincisi vazgeçmiş veya ona izin vermişse o müstesnadır”8 buyurmuştur.
Bu arada boşanmış veya kocası ölmüş olup da henüz daha iddet bekleyen kadına da açıktan evlenme teklifinde bulunmak doğru değildir.
Kız istemeye gelen taraf şayet kız tarafının istemediği bir kimse ise onlara karşı kızgın, kibirli ve mağrur bir tavır takınıp ne İslâm’a ne de insanlığa yakışmayan davranışlar içine girilmemelidir. Karşı tarafın kalbini kırmadan nazik bir eda ile karşılık vererek cevabı vermeli ve evinden böylece uğurlamalıdırlar. Kız isteyen taraf yani erkek tarafı, kız tarafının verdiği kesin cevabı aldıktan sonra kız tarafına kırılıp darılmadan: “Demek ki nasip değilmiş, bunda da bir hayır vardır” deyip tekrar tekrar rahatsız etmemelidirler.
Zora koşmaya kalkmayıp nasiplerini başkasında aramalıdırlar. Kızın ve velisinin rızası
olmadan zorla almaya kalkmak veya kaçırmak hiç yakışığı olmayan, bazen de büyük felaketlere sebep olan bir davranıştır. Hele kızı kaçırıp nikâhsız bir şekilde beraber olmak, hem ahlâksızlık hem de büyük günah olduğu gibi barbarlıktan başka bir şeyde değildir.
Dünürlükte Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar
Dilimizde kız isteyen kişiye dünür, yaptığı hizmete de dünürcülük adı verilmektedir. Bu gibi iş gören şahısların dikkat edeceği bazı hususlar şunlardır.
Bir de kocası ölmüş bir kadına, dört ay on günlük iddet içerisinde yahut kocasından boşanmış bir kadına, boşanma iddetini beklediği sırada açıkça talip olmak dünür göndermekte caiz değildir.
Dinimizde her şeyin bir edebi vardır. Helâya hangi ayakla girilip hangi ayakla çıkılacağından tutunuz da, en basit görünen hususu bile dinimiz bir
edebe raptetmiştir. Cemiyet içinde yaşamak mecburiyetinde olan bizlerin, birbirimizle olan münasebetleri, bu muaşeret kaidelerine göre tanzim etmemiz, cemiyetin ahenkli bir hayat sürmesine hizmet eder. Aksi halde bu yüzden kırgınlık ve dargınlık baş gösterir. Bu hususta tedbirsizlik bazen üzücü hadiselere bile sebebiyet vermektedir. Rabbim tüm davranışlarımızda gereken âdâba riayet etmeyi cümlemize nasip eylesin.
Evlilik ve Kız İsteme Adabı yazısı Arifan Dergisi Nisan 2012 Sayısından Alıntıdır!