Tarih: 09.06.2021 18:01
Mahmud Efendi Hazretlerinin Sohbetlerinde Okuduğu Efendimiz sav'i Öven Şiirlerden Bir Demet
Ben karanlık geceleri ibâdetlerle ihyâ eden o zâtın sünnetine zulmettim,
O o kadar ibâdet ederdi ki, iki mübârek ayağı şiştiği için ağrıdan şikâyetlenirdi.
Mahmud Efendi Hazretlerinin Sohbetlerinde Okuduğu Efendimiz sav'i Öven Şiirlerden Bir Demet
Ben karanlık geceleri ibâdetlerle ihyâ eden o zâtın sünnetine zulmettim,
O o kadar ibâdet ederdi ki, iki mübârek ayağı şiştiği için ağrıdan şikâyetlenirdi.
Efendi Hazretleri (Kuddise Sirruhu) bu beyti çok okur ve: “Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in geçmiş-gelecek bütün günahları bağışlanmış iken ayakları şişinceye kadar teheccüd kılardı. Âişe (Radıyallâhu Anhâ) Annemiz ona bunu sorunca da:
«أَفَلَا أَكُونُ عَبْدًا شَكُورًا.»
‘Ben hakkıyla şükreden bir kul olmayayım mı?!’ bu- yururdu. Şimdi Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) muhtaç değilken bu kadar ibadet yapıyor ve bize dua ediyorken onun sünnetini terk edip sabaha kadar uyuyan kişi onun sünnetine haksızlık etmiş olur, kendine yazık etmiş olur” buyururlardı.
*
وَشَدَّ مِنْ سَغَبٍ أَحْشَاءَهُ وَطَوَى
تَحْتَ الْحِجَارَةِ كَشْحًا مُتْرَفَ الْأَدَمِ
O, açlık çektiği için mübârek karnını bir taşın altında bağladı,
Mübârek ve nâzik derisini ve belinin yanını da taş altında dürüp topladı.
*
وَرَاوَدَتْهُ الْجِبَالُ الشُّمُّ مِنْ ذَهَبٍ عَنْ نَفْسِهِ فَأَرَاهَا أَيَّمَا شَمَمِ
Oysa altından olan yüksek dağlar kendilerini onun hizmetine arz etti,
Ama O onlara yüksekliğin nasıl olduğunu gösterdi.
Üstâdımız Hazretleri (Kuddise Sirruhu): “Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in evinde aylarca ocak tütmezdi, yemek pişmezdi, ancak ensârın getirdiği süt ve hurmayla yaşarlardı. Dağlar altın olup peşinde yürümelerini, kendilerini istediği yerde harcamasını arz ettiler. O yine:
«أَجُوعُ يَوْمًا وَأَشْبَعُ يَوْمًا.»
‘Bir gün doyayım, bir gün aç kalayım’ buyurdu” diye anlatırlardı.
*
وَأَكَّدَتْ زُهْدَهُ فِيهَا ضَرُورَتُـــهُ
إِنَّ الضَّرُورَةَ لاَ تَعْدُو عَلَى الْعِصَمِ
Sıkıntılara düşmesi onun dünyadan soğukluğunu daha da güçlendirdi,
Çünkü zarûretler korunmuşluk sıfatlarına karşı saldırıya geçemezdi.
*
وَكَيْفَ تَدْعُو إلَى الدُّنيَا ضَرُورَةُ مَنْ
لَوْلاَهُ لَمْ تُخْرَجِ الدُّنيَا مِنَ الْعَدَمِ
O kimsenin zarûrete düşmesi onu dünyâya meylettirebilir miydi ki,
O olmasaydı dünya yokluktan çıkarılıp var edilmeyecekti.
Efendi Hazretleri (Kuddise Sirruhu):
“Allâh-u Te‛âlâ Habîbine:
«لَوْلَاكَ لَوْلَاكَ لَمَا خَلَقْتُ الْأَفْلَاكَ وَلَمَا أَظْهَرْتُ الرُّبُوبِيَّةَ.»
‘Sen olmasaydınü, seni yaratacak olmasaydım, felekleri de yaratmazdım, Rabliğimi izhar etmezdim’ buyurdu.
Âlemler kendisi hürmetine yaratılmış olan bir zat maddî ihtiyaçları nedeniyle hiç dünyaya meyleder mi?! Hattâ onun zarûretleri zühdünü (dünyaya karşı soğukluğunu) daha da ziyade etti.
Bu yüzden Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem):
«اَلْفَقْرُ فَخْرِي وَأَنَا بِهِ أَفْتَخِرُ.»
‘Fakirlik benim iftihar vesîlemdir, ben onunla iftihar ederim’ buyururdu” diye anlatırdı.
مُحَمَّدٌ سَيِّدُ الْكَوْنَيْنِ وَالثَّقَلَيــْ ــنِ وَالْفَرِيقَيْنِ مِنْ عُرْبٍ وَمِنْ عَجَــمِ
Muhammed (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), iki cihânın da, ins-ü cinnin de Efendisidir,
Arab’tan ve Acem’den olan iki fırkanın da!
*
نَبِيُّنَا الْأٰمِرُ النَّاهِي فَلَا أَحَدٌ أَبَرَّ فِي قَوْلِ لَا مِنْهُ وَلَا نَعَمِ
Peygamberimiz, emir ve nehiyler beyân edicidir,, artık hiç kimse,
“Yok” derken de, “Evet” derken de, ondan daha doğru , sözlü değildir.
Üstâdımız Hazretleri (Kuddise Sirruhu): “Allâh-u Te‛âlâ’ dan daha doğru sözlü kimse yoktur.
Allâh-u Te‛âlâ:
وَمَنْ أَصْدَقُ مِنَ اللّهِ قِيلًا
‘Allâh’tan daha doğru sözlü kim olabilir?!’ (Nisâ Sûresi:122’den) buyuruyor. Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) de ne buyuruyorsa Rabbinden alıp söylüyor.
Allâh-u Te‛âlâ:
وَمَا يَنْطِقُ عَنِ الْهَوَى إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْيٌ يُوحَى
‘O keyfinden konuşmaz, onun söylediği ancak bir vahiydir’ (Necm Sûresi:3,4) buyuruyor. Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)den başka herkese nefis karışabilir, ancak o mâsumdur. O ne buyuruyorsa söz odur, ondan doğru kimşe konuşamaz, çünkü Allâh-u Te‛âlâ ancak onun kafadan konuşmadığına kefil oldu” diye anlatırdı.
*
هُوَ الْحَبِيبُ الَّذِي تُرْجَى شَفَاعَتُهُ لِكُلِّ هَوْلٍ مِنَ الْاَهْوَالِ مُقْتَحَمِ
O öyle bir sevgilidir ki, hücûm eden şiddetlerden,
Her bir korku için şefâati beklenmektedir.
Efendi Hazretleri (Kuddise Sirruhu): “Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) bizim için büyük bir emandır, kurtarıcıdır, bizim en büyük şefaatçimiz ancak odur. Her sıkıntımızda ondan şefaat isteyelim, sağlam bir râbıtayla ona yalvaralım, mutlaka imdâdımıza yetişir...