Mevlid Kutlamaları ve Mevlidin Delilleri, Alimlerin Mevlid Hakkındaki Sözleri

Tarih: 02.06.2021 16:49
Mevlid Kutlamaları ve Mevlidin Delilleri, Alimlerin Mevlid Hakkındaki Sözleri
Mevlid Kutlamaları ve Mevlidin Delilleri, Alimlerin Mevlid Hakkındaki Sözleri Allahu teala buyurdu:  “Seni ancak alemlere rahmet olman için gönderdik.”(Enbiya: 107) “Deki, Alah’ın fazlı ve rahmeti ile ferahlansınlar.” (Yunus: 58) 

MEVLİD KUTLAMASI
Allahu teala buyurdu: 
“Seni ancak alemlere rahmet olman için gönderdik.”(Enbiya: 107)
“Deki, Alah’ın fazlı ve rahmeti ile ferahlansınlar.” (Yunus: 58) 
Bu ferahlanmak elbette O’nun ismi şerifini anmakla ve hayatını zikredip örnek almakla olur.
Nitekim doğduğunun haberi Ebu Leheb’e ulaşınca bir cariye zat etmişti. Bu sebeble cehennemdeki azabı pazartesi günleri hafifletilir.  
Nebi sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu: 
“Ancak ben, rahmet olarak gönderildim, lanet edici olarak gön-derilmedim.”  (Camius-sağir: 2583)
İbni Abbas r.anhuma der ki: 
Allahın fazlı ilimdir. Rahmeti Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’dir.
Allahu teala buyurdu: 
وَكُلاًّ نَقُصُّ عَلَيْكَ مِنْ أَنْبَاءِ الرُّسُلِ مَا نُثَبِّتُ بِهِ فُؤَادَكَ
“Peygamberlerin haberlerinden senin kalbini (tatmin ve) teskin edeceğimiz her haberi sana anlatıyoruz.”  
Nebilerin kıssalarının aktarılması, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in kalbinin kuvvetlendirilmesini ifade eder. Şüphesizki bu zamanda bizler, kalplerimizin kuvvetlendirilip sabit olmasına şiddetle muhtacız. İşte mevlidi şerifin zikredilmesi, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in kıssala-rının anılması, üzerine salat ve selamların okunması da bizlere kuvvet ve sebat içindir. 
Zaten şu ayeti kerime O’nun üzerine salat ve selam okumamızı emreder: 
إِنَّ اللَّهَ وَمَلَائِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّ يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلِيمًا
“Allah ve melekleri, Peygamber'e çok salavât getirirler. Ey müminler! Siz de ona salavât getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin.”  (Ahzab: 56) 
اللَّهُمَّ رَبَّنَا أَنْزِلْ عَلَيْنَا مَائِدَةً مِنَ السَّمَاءِ تَكُونُ لَنَا عِيدًا ِلأَوَّلِنَا وَآخِرِنَا وَآيَةً مِنْكَ وَارْزُقْنَا وَأَنْتَ خَيْرُ الرَّازِقِينَ
“Meryem oğlu İsa şöyle dedi: Ey Rabbimiz! Bize gökten bir sofra indir ki, bizim için, geçmiş ve geleceklerimiz için bayram ve senden bir âyet (mucize) olsun. Bizi rızıklandır; zaten sen, rızık verenlerin en hayırlısısın.” (Maide: 114) 
Sofra indirilmesi, evvelkiler ve sonra gelenler için ferah ve susur olan bayram olması istenmiştir. Onlar sofra ile ferahlanıyorlarsa, bizler de Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in doğumu ile niçin ferahlanmayalım, sevinip bayram etmeyelim. Alemlere rahmet olan zatın, bizim için değeri ve pahası biçilirmi?
Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in kendisi doğum günü olan pazarte-siye tazim ederdi, o günde Allahu tealaya şükrederdi. Bunun ifadesi olarak o günü oruçlu geçirirdi. Ebu Kata’de’nin (r.a.) rivayet ettiği hadisi şerifte kendisine pazartesi orucundan soruldu: 
-O günde doğdum, o günde üzerime (vahiy) indirildi. (Müslim:2738)
Bu da bir çeşit merasimdir, ancak şekil itibarıyla değişiktir. Ancak bunda ve mevlid merasimlerindeki mana aynıdır. Zira şer’i bir amel olan oruç tutmak, sadaka vermek, insanlara yemek yedirmek, hediye vermek, sevinçli tebessümlü olmak, salavat, zikir ve namaz üzerine top-lanmak gibileri ile Allahu teala’nın rızası kasdedilebilir ve bu asla bid’at değildir; zira bunların hepsinin dinimizde bir aslı dayanağı vardır.
Nebi sallallahu aleyhi ve sellem eski zamanlarda olan olayları takip ederek kendi zamanıyla irtibatlandırırdı ve bunu ashabına öğreterek gerekli vazifenin yapılmasını tavsiye ederdi veya emrederdi.
Yahudilerin Aşura günü oruç tutmalaı bu kabildendir. 
Şöyle ki Medine’ye teşrif edince Nebi sallallahu aleyhi ve sellem yahudilerin Aşura günü oruç tutuğunu gördü ve bunun sebebini onlardan sordu. Deiler ki bu gün Musa a.s.’ın Firavun’dan kurtulduğu gündür, bu yüzden bu günü oruçlu geçirerek buna tazim ediyoruz.
Bunun üzerine Nebi sallallahu aleyhi ve sellem: “Biz, Musa’ya sizden daha layıkız.” Dedi ve kendisi oruç tutarak ashabına da oruç tutmalarını emretti. (Buhari: 3943) 
Ayrıca evvelki ümmetlerin bir çok fiili, bizim dinimizde ihya edilir canlandırılır. Mesela Safa ve merve arasında sa’y etmek, cemrelere taş atmak, Müzdelife ve Arafat’ta vakfe yapmak, tavaf ve diğer bazı şeyler İbrahim a.s. dininden gelen şekildkorunur ve tekrar edilir. Bu da geçmiş güzel şeylerin tekrar edilip korunmasının güzel olduğunu ifade eder.
Nebi sallallahu aleyhi ve sellem nübüvvetinden sonra kendisi için akika kurbanı kesmiştir. Halbuki dedesi Abdu-l Muttalip doğumunun yedinci gününde akika kurbanı kesmişti. Bununla Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in rahmet peygamberi olmasına şükretmiş olması, ümmetine bu işi meşru’ etmek istemesi anlaşılır. Kendi üzerine salat-u selam okuması da bu kabildendir.
Cuma gününün faziletini beyan ederken Âdem a.s.’ın yaratıldığı gün olmasını, mü’minler için bayram olduğunu açıklaması da bizim için, O’nun doğum günü hakkında böyle düşünmemiz gerekli olmuştur.
Nebi sallallahu aleyhi ve sellem Miraç için Kudus’e giderken Beyt-i Lahm denen yerde inip iki rekat namaz kılmasını Cebrail a.s. O’na tenbihledi. Namazı kılınca Cebrail a.s. dedi ki: 
أَتَدْرِي أَيْنَ صَلَّيْتَ ؟ قَالَ: صَلَّيْتَ بِبَيْتِ لَحْمٍ حَيْثُ وُلِدَ عِيسَى
Bilirmisin nerde kıldın?
-İsa’nın (a.s.) doğduğu yer olan Beyt-i Lahm’de kıldın.  
Bundan anlaşılan, Peygamberin doğduğu yerde bereket vardır, ora-ya tazim gerekir. Bizim peygamberimizin doğduğu yerin şimdi kapatıl-dığı ve hatta yıkılacağını duymuşsunuzdur. Bu nedendir? Sanki biz kıldı ğımız namazı Kabe’ye dönmeden mi kılıyoruz veya başka bir ilaha mı secde ediyoruz… Hâşâ ve kellâ… Fakat (İngiliz fitnesi) Vehhabi kafası bu maneviyatı anlamaz v e kabul etmez.
Mevlidi Şerif, alimlerin güzel gördüğü bir şeydir. İbni Mes’ud’un (r.a) rivayet ettiği şu hadisi mevkuf şerif, bir çok uygulamanın meşru’ olduğu-nu bildirir: 
مَا رَآهُ الْمُسْلِمُونَ حَسَنًا فَهُوَ عِنْدَ اللهِ حَسَنٌ وَمَا رَآهُ الْمُسْلِمُونَ قَبِيحًا فَهُوَ عِنْدَ اللهِ قَبِيحٌ
“Müslümanların güzel gördüğü şey, Allah katında güzeldir. Müs lümanların çirkin gördüğü şey de Allah katında çirkindir.”  
Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in şemailini (ahlak ve siyretini) öğrenmek , mucizelerini ve acaib hallerini zikretmek O’na karşı iman ve teslimiyyetin kemalini gerektirir. 
Mevlid merasimleri Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’İn zikrini ve üzerine salavat okunmasını ihtiva eder.  

MEVLİD MERASİMİ HAKKINDA ALİMLERİN SÖZÜ:
İbni Hacer el Heysemi r.a şöyle der: Bid’atı hasene üzerinde mendup olmasıyla ittifak edilmiştir. Mevlid için insanların toplanması da böyledir. (Bid’atı hasene denmesi, güzel olarak yapılan yeni bir iş manasındadır, yoksa zem edilen bid’at değildir. Aslında buna bid’at dememek daha uygundur, zira dinde yeri olan iş bid’at olmaz.)
İmam Nevevi’nin hocası İmam ebu Şâme r.aley: Zamanımızda bazı kimselerin Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in doğduğu günde iledikleri işlerden olan yedirmek, sadaka vermek, süslü giyinip sevinçli olmak gibileri, güzel işlerdendir.bu, fakirlere iyilik olduğu gibi, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e karşı mahabbetin bir nevi izharıdır, O’nu rahmet olarak gönderen Allahu tealaya karşı şükürdür.
İmam Sehavi r.aleyh der ki: Beldelerde islam ehli mevlid tertip ederler, sadakalar verirler, mevlidini okuyup Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) faziletlerini açıklamaya itina ederler.
İbni Cevzi r.aleyh derki: Mevlid’in özelliğinden biri de o sene için emandır, maksuda ve merama ulaşmanın peşin olan müjdesidir.  
Suyuti r.aleyh der ki: Bid’atı hasene olup yapanlar sevap alır, zira onda Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in kadrine tazim vardır, şerefli doğumu ile sevinmek ve müjdelenmek vardır.
Bizim için, O’nun doğumu ile sevinmek, toplantılarla yedirmek ve benzeri hayır işlerini yapmak, sevinç halini izhar etmek müstehaptır.
Hangi ev veya mescid veya mahallede mevlidi şerif okunursa, melekler orayı kuşatır, Allahu teala onlara rahmet ve rızasını umumi şekilde yayar. 
Hafız Iraki r.alehy der ki: Her vakitte yeke yedirmek müstehaptır. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in doğumu ile yapılınca, sevinç  ve ferah ile ona eklenen nur ile nasıl olur! Nice bid’atı haseneler varki müste-haptır, belki de vacip olur.  
İbni Hacer Askalani r.aleyh der ki: Mevlid meselesinde, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in Medine’ye geldiğinde yahudilerin Aşura günü oruç tutmalarını bildiren hadisi şerifi delil olarak buldum.
Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in zuhurundan daha büyük hangi nimet vardır? O halde, şükrü izhar için kalpleri hareketlendiren şeyleri okuyarak şükrü açığa çıkartmak uyugundur. Ancak haram ve mekruh olan eğlence ve sema’ gibi şeyleri men etmek gerekir.
Bizler de memleketimizde uygulanan şekli ile mevlid merasimlerini uygun bulmuyoruz. Kıymetli Mürşidimiz Mahmud Efendi Hazretleri k.s. senelerce mevlid gecelerinde vaaz ve nasihatle irşad hizmetine devam etmiştir. Mevlidi okuyanların bazısının içki ile kendinden geçmek istedi-ğini, para için okuduklarını ve bu şekilde teganni ile olunca bid’at oldu-ğunu söylemiştir. 
Hatta bazıları, mevlid okunurken ayağa kalkarak Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in gelip orda hazır olduğunu, yaktıkları buhur kokusu-nun Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in kokusu olduğunu itikad ederler ki bu, asla doğru olmayan batıl bir iştir.  
“Yolların en hayırlısı orta olandır” Hadisi şerifine göre, islama uygun olan şekli alınır, bid’at mekruh veya haram olan şekli terk edilir.  Ümmetin Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) Ehli Beyt ve ashab sevgisinin derinleşmesi için, mevlidi şerifin bir vesile edilmesi elbette iyidir, lazımdır ve irşad için değerlendirilmelidir. 
   
     MEVLİD KUTLAMALARINA YAPILAN İTİRAZLARA CEVAPLAR
Bilhassa vehhabi/selefi taifesi, mevlid kutlamalarının Ashabı kiram ve selefi salihin döneminde yapılmadığını ve bid’at olduğu, bu yüzden şiddetle men edilmesi lazım geldiğini söylüyor…
Cevabımız: Önce çunu bilelim ki “ashab ve selefi salihin zama-nında olmayan herşey men edilecek “ diye bir kaide yoktur. Bu şeyin  bid’at olması da gerekmez; şayet dedikleri gibi olsaydı Ebu Bekir Sıddık, Ömer ve Zeyd (r.anhum) Hazeratı Kur’anın toplanıp tek kitap halinde yazılmasını emretmezlerdi. Zİra bir çok kurra savaşlarda şehit olunca, Kur’anın kalplerden yok olmasından korkulunca, kitap halinde yazılması düşüncesi hasıl olmuştu. 
Ayrıca Ömer r.a. teravih namazında bir imam ile geceyi ihya etmesi de sonradan olan bir iştir ki Nebi sallallahu aleyhi ve sellem ve Ebu Bekir r.a. zamanında yoktu. 
Diğer bütün ilimlerin tasnifi ve kitaplara yazılması da sonradan olmuştur, bu da caiz olmazdı. 
Kervansaraylar, medreseler, hastahaneler, yardım için kurulan vakıflar, yetimler yurdu ve hapishane gibi müştemilatlar da kurulmazdı. 
Bilakis ortaya çıkan ihtiyaclar, şer’i delillere (Kur’an-sünnet-icma-kıyas) tatbik edilerek çözüm bulunmalıdır. İnsanların maslahatlarına (ihtiyaçlarına) cevap vermek için gerekli şeyi yapmak vaciptir. Yasak bir şey ise onu men etmek te şarttır. Mubah iş ise ona bir şey denmemesi asıldır.  Delile dayanıp şeriata karşı ifsad güdülmeyen her şey, dinde meşru’ olur. Bu yüzden alimler “Her bid’at dalalettir” hadisi şerifini,  kötü bid’at diye kayıtlamışlardır. Zira Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
قَوْلُهُ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَآلِهِ وَسَلَّمَ : مَنْ سَنَّ فِي اْلإِسْلاَمِ سُنَّةً حَسَنَةً فَلَهُ أَجْرُهَا وَأَجْرُ مَنْ عَمِلَ بِهَا مِنْ بَعْدِهِ مِنْ غَيْرِ أَنْ يَنْقُصَ مِنْ أُجُورِهِمْ شَيْءٌ
“Kim islamda güzel bir yol icat ederse (iyi bir iş işlerse), o kişi için onun sevbı ve kendinden sonra onu işleyenlerin de sevabı vardır. (Üstelik) Onların evrinden bir şey noksan edilmez.”  
İmamı Şafii r.aleyh der ki: Bir şeyi ihdas (icat) edip Kitaba, sünne-te, icmaya veya eserlere (rivayetlere) muhalifet ederse, bu kötü bid’attır ve sapıklıktır. Hayırlı bir şey icat eder de (delillere) muhalefet etmese, bu övülen bir şeydir.
Hazreti Ömer’in r.a, teravih namazının cemaatle kılınması hakkıda “Bu ne güzel bid’attır” sözü de bu kabildendir. 
Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in doğduğu ay rebiul evvel ayıdır. Vefatı da aynı ayda olmuştur. Şeriatta vefat üzerine yapılacak bir yas merasimi yoktur. Sadece cenaze ve taziye günleri hüzünlenilir, bunun için bir yas günü tertiplenmez.
Mevlid merasimleriyle Nebi sallallahu aleyhi ve sellem beşer olma vasfından yükseltilip haşâ ilah vasfına çıkartılmaz. Hristiyanların yaptığı gibi İsa a.s. hakkında uluhiyyet iddiası ile bizim mevlid merasimlerimiz bir değildir. Onların yaptığı yüce bir peygamberi Allahın Oğlu olması veya ilah olması iddiası tamamen şirk olup şiddetle ret edilmiştir. Bizim yaptığımız Allahu tealanın emri üzere Nebi sallallahu aleyhi ve sellem için bol bol salat-u selam okuyarak O’nu hatırlamak, sünnetlerini ihya etmek, şefaatine nail olmaktır.
Zaten ashabın bir kısmı daha hayatında iken bile Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’i medh etmiştir. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem bunu men etmemiştir. Nice islam şairleri Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’i medh-u sena etmişlerdir. bunun üzerine Nebi sallallahu aleyhi ve sellem onlardan birine kendi cübbesini giydirmiştir. 
Medine ahalisinin hicret günü Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’i ‘Tala’a-l Bedr-u aleyna…’ diye şiirlerle karşılaması da bir nevi medh-u senadır ve Nebi sallallahu aleyhi ve sellem bunu men etmemiştir.
O halde şu ashabın medhi hiç kimse tarafından men edilmez se, sonra gelenlerin bu işi düzenli yapmaları neden men edilsin?
Peygamber aşkını diri tutmak, sünnetlerini neşredip canlandırmak, dini vaaz ve nasihatleri vesile için mevlid toplantıları tertip etmek elbette güzel ve makbul bir iştir. Ancak bid’at ve teganni kabilinden olan gerek-siz ilavelerin uygun şekilde men edilmesi gerekir.

Yükleniyor...