Efendimiz sav'in Ashabına tazim etmek, iyilik yapmak, haklarını bilmek, onlara uymak, onları güzellikle yâd etmek, onlar için mağfiret talep etmek, aralarında meydana gelen olaylar hakkında susmak, onlara düşmanlık edene karşı düşman olmak, tarihçilerin, cahil ravilerin, sapık şianın ve ashab tan birine dil uzatan bid’atçıların haberlerine itibar etmemek, aralarındaki fitnelerden nakledilen şeylerde, güzel bir te’vil (yorum) ile çıkış yolu bulmak, onlar için layık olan en güzel çıkış yollarını aramak, onlardan hiç birini kötülükle anmamak, işlerinden hiç bir şeyi ayıplamamak, bilakis onların iyiliklerini ve faziletlerini zikretmek, güzel ahlaklarını övmek, bunlardan gayrısından sukut etmek te, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e tazim ve iyilik kısmından-dır.
Bu hususta Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Ashabım zikredildiğinde, kendinizi tutun (haklarında konuşma yın)”
Allahu teala buyurdu:
“Muhammed Allah'ın Resulüdür. Beraberinde bulunanlar da kâfirlere karşı şiddetli, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rü-kûya varırken, secde ederken görürsün. Allah'tan lütuf ve rıza isterler. Onların nişanları yüzlerindeki secde izidir. Bu, onların Tevrat'taki vasıflarıdır.
İncil'deki vasıfları da şöyledir: Onlar filizini yarıp çıkarmış, gittikçe onu kuvvetlendirerek kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş bir ekine benzerler ki bu, çiftçilerin de hoşuna gider.
Allah böylece onları çoğaltıp kuvvetlendirmekle kâfirleri öfkelen dirir. Allah onlardan inanıp iyi işler yapanlara mağfiret ve büyük mükâfat vâdetmiştir.” (Fetih: 29)
“(İslâm dinine girme hususunda) öne geçen ilk muhacirler ve ensar ile onlara güzellikle tabi olanlar var ya, işte Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allah'tan razı olmuşlardır.” (Tevbe: 100)
“Yemin olsun ki o ağacın altında sana biat ederlerken Allah, o müminlerden razı olmuştur.” (Fetih: 18)
“Müminler içinde Allah’a verdikleri sözde duran nice erler var. İşte onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda canını vermiş-tir; kimi de (şehitliği) beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde (sözlerini) değiştirmemişlerdir.” (Ahzab: 23)
عَنْ حُذَيْفَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ ، قَالَ : قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : اِقْتَدُوا بِاللَّذَيْنِ مِنْ بَعْدِي : أَبِي بَكْرٍ ، وَعُمَرَ
Huzeyfe’den (radıyellahu anhu) rivayetle, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Benden sonra iki kişiye tabi olun. Ebu Bekir ve Ömer.”
أَصْحَابِي كَالنُّجُومِ بِأَيِّهِمُ اقْتَدَيْتُمُ اهْتَدَيْتُمْ .
Şöyle buyurmuştur: “Ashabım yıldızlar gibidir, hangisine uyarsa nız, hidayet bulursunuz.”
Enes’ten (radıyellahu anhu) rivayetle Nebi sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Ashabımın misali, yemekteki tuz gibidir. Yemek ancak, tuz ile ıslah olur.”
وَقَالَ : اللَّهَ اللَّهَ فِي أَصْحَابِي ، لاَ تَتَّخِذُوهُمْ غَرَضًا بَعْدِي ، فَمَنْ أَحَبَّهُمْ فَبِحُبِّي أَحَبَّهُمْ ، وَمَنْ أَبْغَضَهُمْ فَبِبُغْضِي أَبْغَضَهُمْ ، وَمَنْ آذَاهُمْ فَقَدْ آذَانِي ، وَمَنْ آذَانِي فَقَدْ آذَى اللَّهَ ، وَمَنْ آذَى اللَّهَ يُوشِكُ أَنْ يَأْخُذَهُ .
Buyurdu: “Allah! Allah! Ashabım hakkında Allah’tan sakının! Benden sonra onları hedef tutmayın. Kim onları severse, beni sev-diği için onları sever. Kim onlara buğuz ederse, bana buğuz ettiği için buğuz eder. Kim onlara eziyet ederse, muhakkak bana eziyet etmiş olur. Kim bana eziyet ederse, muhakkak Allah’a eziyet etmiş tir. Allah’a eziyet edeni, (Allah’ın) azapla yakalaması beklenir.”
لاَ تَسُبُّوا أَصْحَابِي ، فَلَوْ أَنْفَقَ أَحَدُكُمْ مِثْلَ أُحُدٍ ذَهَبًا مَا بَلَغَ مُدَّ أَحَدِهِمْ ، وَلاَ نَصِيفَهُ
Buyurdu:
“Ashabıma sövmeyin! Şayet sizden biriniz Uhud dağı kadar altın infak etse, onların ölçeğine ulaşamaz; yarısına da…” (Müslim)
مَنْ سَبَّ أَصْحَابِي فَعَلَيْهِ لَعْنَةُ اللَّهِ وَالْمَلاَئِكَةِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ لاَ يَقْبَلُ اللَّهُ مِنْهُ صَرْفًا ، وَلاَ عَدْلاً
“Kim ashabıma söverse, Allah’ın, meleklerin ve bütün insanla rın laneti onun üzerine olsun. Allah onun tasarrufunu (tevbesini) ve adaletini (farzlarını) kabul etmez.” (Deylem, Ebu Nuaym)
وَقَالَ : إِذَا ذُكِرَ أَصْحَابِي فَأَمْسِكُوا .
“Ashabım zikredilince, kendinizi tutun.” (Taberani)
فِي حَدِيثِ جَابِرٍ : إِنَّ اللَّهَ اخْتَارَ أَصْحَابِي عَلَى جَمِيعِ الْعَالَمِينَ سِوَى النَّبِيِّينَ ، وَالْمُرْسَلِينَ ، وَاخْتَارَ لِي مِنْهُمْ أَرْبَعَةً : أَبَا بَكْرٍ ، وَعُمَرَ ، وَعُثْمَانَ ، وَعَلِيًّا ، فَجَعَلَهُمْ خَيْرَ أَصْحَابِي ، وَفِي أَصْحَابِي كُلِّهِمْ خَيْرٌ .
Cabir’in hadisinde şöyle demiştir:
“Allah ashabımı Peygamberler ve Resuller hariç bütün alemler üzerine seçmiştir (üstün kılmıştır). Onlar içinden benim için dört kişi seçmiştir. Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali. (radıyellahu anhum) Bunları ashabımın en hayırlısı yapmıştır. Ashabımın tamamı da hayırlıdır.” (Bezzar-Deylemî)
وَقَالَ : مَنْ أَحَبَّ عُمَرَ فَقَدْ أَحَبَّنِي ، وَمَنْ أَبْغَضَ عُمَرَ فَقَدْ أَبْغَضَنِي .
Şöyle buyurmuştur: “Kim Ömer’i severse muhakkak beni sevmiş tir. Kim Ömer’e buğuz ederse, muhakkak bana buğuz etmiştir”
Malik bin Enes ve başka alimler şöyle derler: Kim ashaba buğuz ederse, onlara söverse, bu kişi için müslümanların ganimetinden hak yoktur, onlardan uzaktır. Haşr suresinin 10. ayeti ile delil getirdiler:
“Bunların arkasından gelenler şöyle derler: Rabbimiz! Bizi ve bizi imanla gelip geçmiş kardeşlerimizi bağışla; kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin bırakma! Rabbimiz! Şüphesiz ki sen çok şefkatli, çok merhametlisin!” (Haşr: 10)
Enes bin Malik der ki; Kim Muhammed’in ashabına karşı öfkelenir se, o kafirdir. Allahu tea-la şöyle buyurdu: “Onlarla kafirleri öfkelen-dirmek için…” (Fetih: 29)
Abdullah ibni Mübarek der ki: Kimde şu iki haslet bulunursa muhakkak kurtuluşa erer:
Sıdk (doğruluk-sadakat) ve Muhammed’in (sallallahu aleyhi ve sellem) ashabını sevmek.
قَالَ أَيُّوبُ السَّخْتِيَانِيُّ : مَنْ أَحَبَّ أَبَا بَكْرٍ فَقَدْ أَقَامَ الدِّينَ وَمَنْ أَحَبَّ عُمَرَ فَقَدْ أَوْضَحَ السَّبِيلَ ، وَمَنْ أَحَبَّ عُثْمَانَ فَقَدِ اسْتَضَاءَ بِنُورِ اللَّهِ ، وَمَنْ أَحَبَّ عَلِيًّا فَقَدْ أَخَذَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقَى ، وَمَنْ أَحْسَنَ الثَّنَاءَ عَلَى أَصْحَابِ مُحَمَّدٍ - صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ - فَقَدْ بَرِئَ مِنَ النِّفَاقِ ، وَمَنِ انْتَقَصَ أَحَدًا مِنْهُمْ فَهُوَ مُبْتَدِعٌ مُخَالِفٌ لِلسُّنَّةِ وَالسَّلَفِ الصَّالِحِ وَأَخَافُ أَلاَ يَصْعَدَ لَهُ عَمَلٌ إِلَى السَّمَاءِ حَتَّى يُحِبَّهُمْ جَمِيعًا وَيَكُونَ قَلْبُهُ سَلِيمًا
Eyyüb Sahtiyani der ki:
Kim Ebu Bekir’i severse, muhakkak dinini ikame etmiştir.
Kim Ömer’i severse, muhakkak Allahın yolunu beyan etmiştir.
Kim Osman’ı severse, Allah’ın nuru ile nurlanmıştır.
Kim Ali’yi severse, muhakkak kopmayan sağlam kulpa yapışmıştır.
Kim Resulullahın (sallallahu aleyhi ve sel-lem) ashabını güzellikle överse, muhakkak nifak tan beri olur. Kim onlardan birine noksanlık isnad ederse, o kişi bid’atçıdır, sünnete ve selefi salihinin yoluna muhaliftir.
Bu kişinin amellerinin semaya yükseltilmemesinden (kabul edilmemesinden) korka-rım; taki ashabın tamamını severek kalbi, onlar hakkında salim oluncaya kadar.
Halid bin Said hadisinde Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
Ey insanlar! Ben Ebu Bekir’den razıyım; bunu ona bildirin. Ey insanlar! Ben Ömer’ den, Ali’den, Osman’dan, Talha’dan, Zübeyr’ den, Sa’d’den, Saîd’den, Abdurrahman bin Avf’tan razıyım, onlara bunu bildirin.
Ey insanlar! Allahu teala Bedir ve Hudeybiye ehlini affetti. Ey insanlar! Ashabım arasında, sıhrım (hısımlarım), damadlarım ara-sında beni (hakkımı) muhafaza edin. Sizden hiçbiriniz, onlar hakkında (yaptığı bir) zulüm sebebiyle hesaba çekilmesin. Zira bu zulüm, yarın kıyamet gününde asla hibe (af) olunmaz. (Taberani)
وَقَالَ رَجُلٌ لِلْمُعَافَى بْنِ عِمْرَانَ : أَيْنَ عُمَرُ بْنُ عَبْدِ الْعَزِيزِ مِنْ مُعَاوِيَةَ ؟ فَغَضِبَ ، وَقَالَ : لاَ يُقَاسُ بِأَصْحَابِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ - أَحَدٌ ، مُعَاوِيَةُ صَاحِبُهُ ، وَصِهْرُهُ ، وَكَاتِبُهُ ، وَأَمِينُهُ عَلَى وَحْيِ اللَّهِ .
Mu’afa bin Imran’a adamın biri şöyle dedi: Ömer ibni Abdülaziz, Muaviye’ye göre hangi seviyededir (hangisi efdaldir)?
İmran kızdı ve şöyle dedi:
“Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabına, hiç kimseyi kıyas etmeyin. Muaviye, O’nun ashabıdır, sıhrıdır (akrabasıdır), katibi-dir ve Allahın vahyi üzerine eminidir.”
Bu mesele Mektubat-ı Rabbanide şöyledir:
<Abdullah ibni Mübarek’e soruldu, Muaviye mi (radıyellahu anhu), yoksa Ömer ibni Abdü-l Aziz mi daha hayırlıdır?
Dedi ki, Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte iken Muaviye’nin atının burnuna giren toz, Ömer ibni Abdül Aziz’den şu kadar defa daha hayırlıdır.>
وَأُتِيَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ - بِجِنَازَةِ رَجُلٍ فَلَمْ يُصَلِّ عَلَيْهِ ، وَقَالَ : كَانَ يُبْغِضُ عُثْمَانَ فَأَبْغَضَهُ اللَّهُ
Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e bir kişinin cenazesi getirildi, onun üzerine namaz kılmadı. Şöyle dedi: Bu kişi, Osman’a buğuz ederdi, Allah ta ona buğuz etti.
قَالَ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِي اْلأَنْصَارِ : اعْفُوا عَنْ مُسِيئِهِمْ ، وَاقْبَلُوا مِنْ مُحْسِنِهِمْ .
Nebi sallallahu aleyhi ve sellem Ensarı Kiram hakkında buyurdu: Onların kötülükleri hakkında susun, iyiliklerini kabul edin.
وَقَالَ : احْفَظُونِي فِي أَصْحَابِي ، وَأَصْهَارِي ، فَإِنَّهُ مَنْ حَفِظَنِي فِيهِمْ حَفِظَهُ اللَّهُ فِي الدُّنْيَا ، وَاْلآخِرَةِ ، وَمَنْ لَمْ يَحْفَظْنِي فِيهِمْ تَخَلَّى اللَّهُ مِنْهُ ، وَمَنْ تَخَلَّى اللَّهُ مِنْهُ يُوشِكُ أَنْ يَأْخُذَهُ .
Buyurdu:
“Ashabım hakkında, hısımlarım hakkında beni muhafaza edin. Zira onlar hakkında kim beni muhafaza ederse, Allahu teala da onu dünya ve ahırette muhafaza eder. Kim onlar hakkında beni muhafa za etmezse, Allahu teala ondan yüz çevirir. Allahu teala kimden yüz çevirirse, yakında onu yakalaması (hesaba çekmesi) beklenir.”
وَعَنْهُ - صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ - : مَنْ حَفِظَنِي فِي أَصْحَابِي كُنْتُ لَهُ حَافِظًا يَوْمَ الْقِيَامَةِ .
Yine buyurdu:
“Kim beni, ashabım arasında (onlar hak-
kındaki tavsiyelerimi) muhafaza ederse, ben de onun için kıyamet günü koruyucu olurum.”
Buyurdu:
“Kim beni ashabın arasında (onlar hakkın-daki tavsiyelerimi) muhafaza ederse, havzumda yanıma gelir. Kim beni ashabım hak-kında muhafaza etmezse, havzuma gelemez, beni ancak uzaktan görebilir.”
İmamı Malik (Allah ona rahmet eylesin) der ki: Allahın kendisiyle hidayet edip alemlere rahmet yaptığı şu Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem), halkı edeblendiriyor. Gece yarısı baki’ (kabristanına) çıkardı, veda eden kişinin hali gibi onlar için dua ve istiğfar ederdi. Allahu teala O’na, bununla emretmişti.
وَأَمَرَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِحُبِّهِمْ وَمُوَالاَتِهِمْ ، وَمُعَادَاةِ مَنْ عَادَاهُمْ .
Nebi sallallahu aleyhi ve sellem, onları sevmeyi, onlara dostluk etmeyi ve onlara düşmanlık edenlere karşı düşmanlık etmeyi emretti.
Ka’b tan şöyle rivayet edildi: Muhammed’in (sallallahu aleyhi ve sellem) ashabından, kıyamet günü şefaati kabul edilmeyen kimse yoktur.
Kendisi, Muğire bin Nevfel’den kıyamet günü kendisi için şefaat etmesini talep etmiştir.
Sehl bin Abdullah Tüsteri der ki:
Ashabına tazim etmeyen, emirlerini kıymetli saymayan kişi, Resulullaha (sallallahu aleyhi ve sellem) iman etmemiştir.
وَقَالَ : مَا أَحْوَجَهُ إِلَى ضَرْبِ عُنُقِهِ تُرْبَةٌ دُفِنَ فِيهَا النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ - يَزْعُمُ أَنَّهَا غَيْرُ طَيِّبَةٍ .
(Malik) şöyle demiştir:
“Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in defnedildiği toprak ların temiz olmadığını zan neden kişinin boynunun vurulması daha layıktır.”
وَفِي الصَّحِيحِ أَنَّهُ قَالَ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ - فِي الْمَدِينَةِ : مَنْ أَحْدَثَ فِيهَا حَدَثًا ، أَوْ آوَى مُحْدِثًا ، فَعَلَيْهِ لَعْنَةُ اللَّهِ ، وَالْمَلاَئِكَةِ ، وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ ، لاَ يَقْبَلُ اللَّهُ مِنْهُ صَرْفًا ، وَلاَ عَدْلاً .
Sahih rivayette Nebi sallallahu aleyhi ve sellem, Medine hakkında şöyle buyurmuştur: “Kim Medine’de bir bid’at icad ederse veya bid’atçıyı barındırırsa, onun üzerine Allahın, meleklerin ve bütün insanların laneti olsun. Allah onun tasarrufunu (tevbesini) ve adaletini (farzlarını) kabul etmez.”