Bu kitabı okurken, üzerinde durulan asıl meseleyi gözden kaçırmamalısınız; Batılı akademik kurumlarda ve mesleki organizasyonlardaki "kabul edilebilir" ya da "iyi iş"i nitelendiren belli bir entelektüel ve ahlaki üslubun otoritesi. Bu üslup, gerçeklik ve aklın hayatı hakkında kesin hükümler dayatma hakkına sahip midir? Akıl, düşünme yoluyla gerçeği ve gerçek olmayanı belirlemeye yarayan insana özgü bir yetidir. Nasıl ki, asırlar önce dürüst bir düşünür, Tanrısız bir evrene götürse dahi araştırmasını sürdürmek zorunda idiyse, bugün de, dürüst bir düşünür, Tanrı`nın yönettiği bir evrene götürse dahi araştırmasını sürdürme azminde olmak zorundadır. Bu iki ihtimal, bugün, sadece makul ve doğru olandan sorumlu olduklarını düşünen kimselerin, sabırsız ve otoriter olmalarına yol açmaktadır. Onlar, gerçekliğin Tanrısızlığı hakkında yanılmayı göze alamazlar, zira, şimdi, tüm eğitim sistemimiz bu varsayıma dayanmaktadır, tıpkı eskiden Tanrı varsayımına dayandığı gibi. (Arka Kapak)