Fütûhât-ı Mekkiyye´nin 5. cildi çıktı! Bu ciltte zekat ibadetinin batinî yorumunu tamamlayan İbn Arabî, oruç ibadeti ve ağırlıklı olarak da Hac ibadetinin tasavvufî anlamlarını okurla paylaşmaya ve ibadetlerin manevi anlamları üzerinde benzersiz yorumlarıyla aslında yine kendimizi tanımanın kapılarını aralama devam ediyor! Tüm okurlar için özellikle de ´Fütûhât´ takipçileri için müjdeli bir haber! Türkiye Yazarlar Birliği 2006 yılı tercüme ödülüne layık görülen İbn Arabînin şaheseri Fütûhât-ı Mekkiyyenin beşinci kitabı da çıktı! Bu ciltte zekatın batini yorumlarını tamamlayan İbn Arabî, oruç ibadeti ve ağırlıklı olarak da hac ibadeti hakkında benzersiz yorumlarını sergiliyor. Proje artan heyacanıyla hızla devam ediyor, pek yakında altıncısı da raflardaki yerini alacak.Kutsal topraklardan tüm insanlığa açılan bilgi ve hikmet fetihleri, ilk defa tam olarak başka bir dile çevrilerek yayınlanıyor! Doğu ve batı düşüncesinde derin izler bırakmış, mistik gnostik pek çok akımlara kaynaklık etmiş büyük düşünür İbn Arabîyi Şeyhül-ekber yani En Büyük Üstad yapan bu topraklarda bizzat kendisinin el yazısıyla titizlikle korunmuş olan bu dev eser, on sekiz kitaplık bir seri halinde Litera Yayıncılık literalliği ve kalitesiyle yayınlanmaya devam ediyor. Endülüsün (İspanya) güney doğusundaki Mürsiye şehrinde 1165 senesinde doğan İbn Arabî, Endülüsün tanınmış ve bazı üyelerinin sûfî olduğu soylu bir aileye mensuptu. İlk dînî tahsilini, önce Lizbonda, ardından Endülüsteki en büyük tasavvuf merkezlerinden İşbiliyyede tamamladı. Burada yaklaşık otuz sene kalmış ve genç yaşında Kurtubaya gitmiş, orada bu esnada şehrin kadısı olan filozof İbn Rüşd ile karşılaşmıştır.1201 senesinde Endülüsten ayrılmış, hac görevini ifa etmek için Doğuya gitmiş, bir daha da geri dönmemiştir. Mısıra gitmiş, fakat Mısırlıların gelişinden hoşnut olmayışı nedeniyle burada uzun süre kalamamıştır. Mısırdan ayrılınca, Kudüs, Mekke, Hicaz ve Bağdat; Malatya ve Konya gibi Anadolunun bazı şehirleri başta olmak üzere Doğunun çeşitli şehirlerini dolaşmıştır. Sonra, vefat edinceye kadar yaşadığı Şama yerleşmiş, 1240 yılında, Kasım ayının onaltısı cuma günü vefat etmiş, Kasiyun dağına defnedilmiştir. Başlıca eserleri şunlardır: Fusûsu´l-Hikem, İnşaüd-Devair, Tedbiratül-İlahiyye, Et-Tecelliyât ve Tercümanül-Eşvak. Çağını ve sonrasını tüm düşünsel-inançsal farklılıklarıyla kuşatabilecek büyük ve engin bir teoriyi coşku dolu üslubuyla sunan İbn Arabînin Türk okurlarına da en geniş ve evrensel düzeyde hitap edip zenginlikler katacağı inancıyla bu büyük proje hayata geçirilmektedir.