Hadis ilminde ihtilat, çoğunlukla, mukaddes yüke hamal kılınmış hadis ravilerinin, uzun ve meşakkatli tahsil hayatları sonrası yaşlılık demlerine baliğ olduklarında hafızalarının giderek zayıflaması, kimi zaman da bir insan olarak tahammülü zor ağır bir hastalık yahut çok sevilen bir yakını kaybetme gibi özel durumlar neticesinde aklî dengenin bozulması ve bunun sonucu olarak ravinin rivayetinde hatalarının çoğalıp doğruları kadar veya daha fazla olması anlamını ifade eder.İdrak, temyiz, hıfz gibi akıl ve hafıza fonksiyonları zarar gören ravinin rivayetlerine güven duyulamayacağı aşikardır. İşte bu sebeple önceden güvenilirken daha sonra ihtilata maruz kalan ravilerin tesbiti, bu ravilerin ne zaman, nerede, nasıl ihtilata maruz kaldıklarının, ihtilata maruz kaldıkları dönemde kendilerinden kimlerin hadis aldığının bilinmesi fevkalade önem taşımaktadır.Bunun farkında olan hadisçiler, hadis ravilerini belli bir dönemde, belli bir bölgede değil, rivayete başladıkları tarihten rivayeti bıraktıkları tarihe veya ölümlerine kadar devamlı gözetim altında tutmuşlar, zaman zaman çeşitli vesilelerle hafızalarını sınamışlar, bunun neticesinde ihtilat illetine tutulduğunu tesbit ettikleri ravileri hemen hadis rivayetinden menetmişler, onların bu hastalığa yakalandıklarını topluma duyurarak onlardan hadis alınmasını önlemeye çalışmışlardır.Yalnızca, sayıları belki birkaç yüze baliğ olan muhtelit raviler etrafında hadis alimlerinin ortaya koyduğu ilmi mesai incelenir, bu hususta teşekkül etmiş literatüre vakıf olunursa, insaflı bir kimsenin önünde Sünnet'in korunmuşluğuna güven tazeleme ve buna aracı ve sebep kılınmış hadis alimlerine şükran ve minnet duymaktan başka yol kalmayacaktır.