"Sultan Ahmet gözlerini kapattığında isyancıların uğultusu saray duvarlarını dövüyordu.Uykuda gibiydi. Yaşananların kâbus olmasını ne kadar çok isterdi. Gözlerini ovalayıp karşısında sıra sıra dizil kavuklu adamların endişe kasınmış yüzlerine baktı.İradesini zorladı. Bitkin bedeni, çatlamış dudaklarını oynatmaktan bile acizdi."Bitti" dedi sadece "bitti
"Beklemekten yorulmuş devletlüler, ağzından dökülen tek kelimeyi zehir gibi yudumlayıp gözyaşlarına yol verdiler.İhtilal meydan bulunca, ayaklar çoktan baş olmuş. Sadrazam´ın kanı cellâdın yüzüne sıçramış.İstanbul
Umur görmüş bu kadim şehir, sonbaharı yaşamaya durmuştu. Ne yaman acı, ne bitmek çile, ne onulmaz illetti bu.Yaseminler kurumuş, laleler çoktan boynunu bükmüştü. Hasbahçe tarumar, yürekler yangın yeriydi."Uzun süren savaşlardan sonra Pasarofça Anlaşması´nın yapılmasıyla daha içine dönük ve barışçı bir siyaset izleme yoluna giden Sultan III. Ahmet kızı Fatma Sultan´ı sarayda hızla yükselen İbrahim Paşa ile evlendirir. Padişahın damadı ve en çok güvendiği adamı İbrahim Paşa iktidar basamaklarını hızla tırmanırken Dersaadet´e de zevk ve safa iklimi hakim olur. Devlet erkânının içinde bulunduğu debdebeli ve sürurlu hayat İstanbul halkında da karşılık bulur. Ancak halk bir yandan da büyük deprem ve Gedikpaşa yangını gibi afetlerle mücadele etmektedir. Devletin içinde düştüğü rehavet, zamanla siyasi alanda olduğu gibi toplum tabakalarında da rahatsızlık uyandırmaya başlar. Beyazıt Hamamı´nda tellaklık yapan Patrona Halil önderliğinde büyük bir isyan planlanmaktadır. İsyanın başlamasıyla Osmanlı´nın bir devri kapanacaktır. Lale Devri´ni konu edinen "Hasbahçede Sonbahar", Osmanlı Devleti´nin yıkılma sürecini hazırlayan sebepleri, tarihi gerçeklerle sentezleyerek anlatıyor. Nevşehirli Damat İbrahim Paşa ekseninde şekillenen sosyal ve idari olayları, akıcı bir dil ve gerçeğe yakın tasvirlerle ortaya koyan kitap, 18. yüzyıl Osmanlısının panoramasını çiziyor.