Miladî Onikinci yüzyılın ortalarında başlayıp Ondördüncü yüzyılın sonlarına kadar hızlı biçimde devam eden Arapçadan tercümelerle, İslam bilim ve düşüncesinin pek çok özgün ürünü, Batı dünyasının ortak bilim ve kültür dili olan Latince ve İbraniceye aktarılmıştı. Bu sayede Avrupada, uzun süre durgun geçen fikir hayatı yeniden canlanmış, Üniversiteler kurulup gelişmiş ve modern düşüncenin oluşumunu sağlayan Rönesans ve Reform hareketi ortaya çıkmıştır. Ondokuzuncu yüzyılın ikinci yarısından itibaren dile getirilmeye başlanan ve Yirminci yüzyılın ikinci yarısında sıkça sözü edilen İslâm düşüncesinin Batı düşüncesine etkileri şimdiye kadar gerek İslâm dünyasında, gerekse Batıda bütün boyutlarıyla araştırılabilmiş değildir. Yirmi yılı aşkın bir sürede, doğrudan ana kaynaklara ve otantik materyallere ulaşılarak yapılan bu çalışma, aynı kaynaktan (ilâhî) gelen ve aynı gelenekten (İbrahimî) beslenen iki dünya görüşünün kökenlerini aydınlattığı gibi, İslam ve Batı ilişkilerinin gelecekte alacağı şekle de ışık tutmaktadır. Türkiyenin Avrupa Birliğine girişi ile ilgili olarak gerek Batıda, gerek İslam dünyasında, gerekse ülkemizde yapılan spekülasyonlara sağlıklı bir yaklaşım getirebilmek için İslam bilim, düşünce ve uygarlığının Batıya katkıları günümüzde daha da farklı bir önem ifade etmektedir.