Ben inanıyorum ki Müslüman kardeşlerime bu bilgileri aktarmam zarurîdir. Çünkü kabir azabı ve nimetleri akideyi ilgilendiren meselelerdendir ve bizim tarafımızdan bilinmesi kaçınılmazdır. Bunlar kabir azabı ve nimeti, Cehennem azabı ve Cennet nimetleri gibi (doğru) imanın rükunlarıdır. Bu meseleleri öğrenmek kalbin canlanmasına, bu da dışa yönelik amellerin hareketlenmesine vesile olacaktır. Bu durum ahlakımızın düzelmesi, tabî olarakta Müslümanlar ve tüm ümmet için emniyetli, (dış zararlardan) korunmuş bir hayatın (İslâmî) esaslar üzerine bina edilmesi anlamına gelecektir.Biz biliyoruz ki bozulma, fertlerde veya topluluklarda uyarıcıların az olmasından kaynaklanmaktadır. En büyük uyarı Allah'a iman hususunda olmalıdır. O'nun özel veya sosyal hayatımızda, gizli veya açık yaptığımız herşeyi gördüğüne, meleklerin var olduğuna, kabir azabı ve nimetine, Cennet ve Cehennem'e ve inanılması gereken tüm konulara inanmakta bunlardandır. Mümin bir şey söylemeden veya yapmadan önce zihninde bu yaptığı işin sonucunun onu Allah tarafından Cehennem, Cennet, kabir azabı ve nimeti gibi nereye götüreceğine bakması gerekir. Binaenaleyh bir mümin iyi işler haricinde bir iş yapmamalı, yine de ona yakışmayan bir şey söylediğiveya yaptığında da, kabir azabını ve Cehennem ateşini ayaklarının altından daha yakın hissetmelidir. Allah'dan günahlarının affedilmesi için istiğfar etmeden sakinleşmemelidir.Huseyin el-Avayşe