Elinizdeki bu eser, Vehbe Zuhaylî'nin 15 ciltlik Tefsiru'l Münir adlı çalış¬masının bir bölümüdür. Yazar bu eseri yazma amacını şu şekilde açıklamak¬tadır: Zamanımızda vasat bir kültüre sahip birinin güvenebileceği en güzel tefsir hangisidir, sorusu yaygındır. Doğru bir cevap bulmakta zorlanabilir bu soruya muhatap olan kişi. Eski tefsirlerde metot zorluğu, yenilerde de aksak¬lıklar veya bazı ekol görüşlerini destekleme eğilimi, kimi zaman da çağdaş eğilimlere cevap vermek için aşırı görüşler, tevil ve tuhaflıkta uç noktalara kayma vardır. Bunun için mutedil, kapsamlı bir tefsirin yazılması zorunlu hâle gelmiştir. Bu tefsir muhtelif tefsirlerin özelliklerini toplamalı, okuyup incele¬yenlere Ayet-i Kerimelerin anlaşılmasını kolaylaştırmalı ve zaruri olan her bilgiyi kuşatmalıdır. Akaid, ibadet, ahkâm, adab, ahlâk ve hayatın önemli alanlarında Kur'an'ın makasıdını gerçekleştirmelidir. Kur'an'ı Kur'an ile sahih sünnet ve sabit siret ile tefsir etmelidir. İşte bu kitapta yaptığım budur. Üniversite köşelerinde çeyrek asırdan fazla İslâm Fıkhı ve Usulü, Hadis, Allah'ın kitabını tefsirde ve diğer ilimlerde geçirdiğim uzun telif hayatı, tecrübe ve birikimlerime dayanarak diyebilirim ki: Akide, Kur'an olmadan ne sahih olur ne de insan nefsinde sonuç verir. Bir Müslümanın tavırları da ancak Allah'ın kitabını anlamakla düzgün olabilir. Kişi Kur'an'dan sonra sadece nebevî ha¬dislerle ve onun ruhanî füyuzatı ile tatmin olabilir. Müslümanın ameli de ancak fıkıhta belirtilmiş olan şer'i ahkâmla sahih olabilir. Akıl ve düşünce hatadan masum tutulamaz. Din ahkâmı da ancak usul-ı fıkıh ile oturabilir. Ben bizzat kendim, Allah'ın kitabından her bir ayet veya sureyi tefsir ettikçe bu yüce kitabın Allah'ın elçisi Muhammed'e (s.a.) indirildiğinin sıhhatine, beşeriyetin düşmüş olduğu zulmet ve sapıklık bataklığındaki bocalamasında onu kurtaracak tek ki¬tap olduğuna imanım, Kur'an'ın icazına ve azametine hayranlığım, güven ve yakînim arttı. Her ne kadar anlam ve ahkâmı kuşatmaya gayret ettiysem de Al-lah'ın kelamı muradı ve muhtevası kuşatılamayan derin bir deniz olarak kaldı.