Lalegül Dergisi Kasım 2023 - Sayı 129
Editörden
Filistin meselesi insanlığın vicdanında kanayan bir yaradır. Yıllardır Siyonistlerin uluslarası hukuka aykırı olarak Filistin halkına yönelik saldırılarını, özellikle Gazze’ye düzenledikleri hava bombardımanı, katliam, ambargo ve abluka haberlerini işitip durduk.
Çocuk yaşlarımızdan itibaren kadın-çocuk, genç-yaşlı demeden vurulan, dövülen, tutuklanan, sürüklenerek zindanlara götürülen, gayri hukuki ve gayri insani saldırılara maruz kalan Filistin halkının yürek sızlatan haberlerini duyarak büyüdük.
Hal böyleyken geçtiğimiz ay 7 Ekim Cumartesi sabahı hiç alışık olmadığımız bir saldırı haberi, dünya gündemine oturdu. Hamas’ın silahlı kanadı “Aksa Tufanı” adıyla İsrail’e kapsamlı bir saldırı başlattı. Aynı anda binlerce roket atıldı. İsrail’in çok güvendiği Çelik Kubbe Hava Savunma Sistemi delik deşik oldu. Atılan bu roketler Tel Aviv’e, Aşkelon’a, Aşdod’a düştü. İsrail şehirleri yangın yerine döndü. Siren sesleriyle birlikte insanlar korkuyla barınaklara kaçıştılar, hava alanlarına koşuştular. Halkta korku ve panik hakim oldu.
Hamas güçleri, paramotor/motorlu yamaç paraşütü kullanarak İsrail güvenlik önlemlerini havadan geçtiler. Sınırda kuş uçurtmayan İsrail’e birçok bölgeden adeta sızdılar. Tel Aviv’de çatışmalar oldu, askeri üslere saldırılar gerçekleşti ve general seviyesindeki bazı askerler esir alındı. Çok büyük kayıplar verdiler. Öyle ki; İsrail Ordu Sözcüsü Jonathan Conricus dedi ki: “Bunlar kesinlikle İsrail tarihinin en kötü günleri. Daha önce tek bir olayda hiç bu kadar İsrailli hayatını kaybetmemişti.”
Elli yıldır İsrail böyle bir saldırı görmemişti. Hep onlar saldırıyor, bombalıyor, katlediyor, yakıp yıkıyordu. Bu sefer durum çok farklıydı, İsrail’e havadan binlerce roket yağıyor, çatışmalar İsrail topraklarında gerçekleşiyordu. Filistin halkının elli yıldır her gün yaşadığını İsrail halkı da bir nebze olsun yaşıyordu.
Hamasın bu saldırısı İsrail’in gözünü döndürdü, çünkü hiç böyle bir hezimet yaşamamışlardı. Ne sınır güvenliği kalmıştı ne de çok övündükleri hava savunma sisteminin güvenilirliği… Hamas’ın saldırısı, bu güveni de itibarlarını da adeta yer ile yeksan etti.
Gazze’deki Masum Halkın Suçu Ne?
İsrail savaş ilan etti ve intikam hırsıyla, kin ve nefretle saldırdılar. Gazze’yi günlerce bombalayıp binlerce ton bomba attılar. Meskûn mahal, hastane, cami, kilise demeden bomba yağdırdılar, hatta savaş suçu kapsamına giren ve kimyasal bir silah olan Fosfor Bombası atacak kadar gözleri döndü.
Gazze halkının elektriğini-suyunu kestiler, yakıt vermediler, başka ülkelerden gönderilen gıda v.b. yardım konvoylarını oraya sokmadılar. Dünyanın gözü önünde iki milyondan fazla insanın yaşadığı Gazze halkının en temel yaşama hakkını hiçe sayıp, o masum insanları adeta ölüme mahkûm ettiler.
İsrail Gazze halkına orayı terk etmeleri çağrısında bulunmuştu. Bu çağrıya uyan ve oradan ayrılmak için yola çıkan sivil konvoyları bile yolda bombalayıp katliam yaptılar. Ne uluslararası hukuk, ne de savaş hukuku umurlarında bile olmadı. İsrail kiminle savaştı?.. Hamas’la mı yoksa masum sivillerle mi?..
İsrail’e saldıran Hamas idi. Ama onlar Gazze’ye saldırdılar ve hedef gözetmeksizin bomba yağdırdılar. Bu saldırılarda binlerce çocuk, kadın, masum sivil öldü.
Diyelim Hamas suçluydu. Bu Siyonistler Hamas’ı değil de, niçin Gazze’de yaşayan iki buçuk milyona yakın masum insanı cezalandırdılar ve oranın halkını açlığa ve ölüme terk edecek kadar zalimane bir tavır sergilediler?..
Güçsüzlüğümüz Dağınık Oluşumuzdandır
İslam Coğrafyasının göbeğinde, bu kadar İslam Devleti arasında, bu katil devletin böylesine katliamlar yapması, elini kolunu sallaya sallaya Gazze’ye saldırıp altını üstüne getirmesi İslam alemi adına büyük bir utançtır! İslam dünyası birleşip caydırıcı bir tepki vermedikçe, Siyonistlere karşı net bir tavır alıp yaptırım uygulamadıkça maalesef bu katliamlar ve zulümler devam edecektir. Efendi hazretlerimizin buyurduğu gibi; “koskoca İslam aleminin mahalle muhtarı kadar hükmü yok.”
Şunu unutmayalım ki, güçsüzlüğümüz dağınık oluşumuzdandır. Eğer birleşip kenetlenir ve birbirimize sahip çıkarsak, o vakit zalime korku, mazluma umut olmak mümkün olacaktır.
Mustafa Özşimşekler