Beyin ölümü' ve 'organ nakli', çağımızın 'bıçak sırtı' konularından biri. İlk bakışta, 'çürüyüpgideceğine birini yaşatsın' cümlesinin 'mâsumiyeti' karşısında hepimiz gönüllü organ bağışçılarıolabiliriz. Hatta 'annenin yavrusuna organlarını vermesinden daha büyük iyilik mi olur' diye dedüşünebiliriz. Lâkin bazı meseleler cümlede durduğu kadar basit ve sıradan değil. Söz konusuAllah'ın en mükerrem varlığı olan insanın hayatı olduğunda sıradan bir hüküm cümlesikurulamaz, kurulmamalı.Bazı şeyler reklam edildiği, iddia edildiği ve tavsiye edildiği kadar basit ve sıradan da değildir.Çünkü herhangi bir yerden herhangi bir eşya alıp veriyor değiliz. Neticede konuştuğumuz konu,alanın da, verenin de, dînî, ahlâkî ve hukukî yani dünyevî ve uhrevî mesuliyetleri olan candır,hayattır, hayatiyettir.Bazı meseseler vardır ki, ahlâkî ve dînî olanla, ilgili sektörlerin tabi oldukları normlarla tezatteşkil edebilir. Organ nakli ve beyin ölümü meselesi de 'tıp sektörü'nün baktığı kadar basit vevak'a-i adiyeden bir mesele değil.Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi Başkanı, gazeteci Kemâl Özer, hastalığa ve sağlığa bakışımızıdeğiştirecek bu kitabında 'beyin ölümü' ve 'organ nakli' konularını masaya yatırıyor. Yaradan'ıninsana verdiği bedeni yedek parça deposu hâline getiren 21 yüzyıl bilimine ve tıbbına farklı birperspektiften bakmamızı sağlıyor.