İslâm adına havaya kalkan ilk yumruğun, atılan ilk okun sahibi olan Hz. Sa'd(ra) harp sevdalısı, cesaret ve kahramanlık sahibi biridir. Öyle ki kendisi Uhud'da o güne kadar hiç kimsenin elde edemeyeceği bir şeref elde etmiştir.Uhud'un en çetin zamanında Efendimiz'in(sav) rubâi dişleri kırıldı, Allah Resûlü(sav) kazılan çukura düştü, başındaki miğferin demir halkaları yanaklarına saplandı ve her taraftan okların, kılıçların, mızrakların muhatabı oldu. O'nu(sav) koruma adına yanında olan sahabelerden kimi kılıç salladı, kimi bedenini Efendimiz'e(sav) kalkan etti. Bu tabloda Sa'd b. Ebî Vakkâs(ra) ise Resûlullah'ın(sav) önüne oturdu, en büyük yeteneği olan ok atma maharetini ortaya koydu, eline aldığı okları beklemeden düşmanın üzerine attı. O attıkça Efendimiz(sav) arkadan ona ok uzattı, Sa'd'ın(ra) her atışında da: At! (Ey Sa'd) Anam, babam sana feda olsun. dedi. Efendimiz(sav) bir hadîs-i şerifinde: Büyük cihad: nefsin heva ve hevesine karşı yapılan cihaddır. buyurmuştu. Hz. Sa'd'ın(ra) küçük cihatta attığı oklar ona Resûlullah'ın(sav) rızasını kazandırdı. Belki bizim de bu Asr-ı Felâket'te nefsimize attığımız iman okları bize ahirette Resûlullah'ın(sav) rızasını kazandırır. Sırf bu umut için bile Sa'd(ra) gibi yaşamaya, nefse karşı savaşmaya değmez mi?