Bu kitap yalnızlığa bilim penceresinden bir bakıştır. Tıp, psikoloji, sosyoloji ve antropoloji araştırmaları rehberliğinde yalnızlık gibi oldukça içsel bir konuyu ele alırken yöntemi gözlem ve deney olan çalışmaları öne çıkaran, çoğu yerde okura ters köşe yapan, nicel-sayısal bulguları edebiyattan, müzikten, bilim tarihinden göndermelerle harmanlayan, şaşırtıcı bir çalışma. Doç. Dr. Oğuz Tan ironiyi her daim yedeğinde taşıyan, ihtisas alanında sahip olduğu birikimi farklı disiplinlerden devşirdiği bilgilerle sunan ve böylece okumayı bir zevke dönüştüren üslubuyla bu defa bir hayat memat meselesi olarak gördüğü yalnızlık ve aidiyet kavramlarına yakından bakıyor. Temel bir ihtiyaç olarak sevgi ve aidiyeti, başkalarının ruh ve beden sağlığımıza nasıl iyi geldiğini, diğerkâmlığın biyolojik kökenlerini, kantitatif yöntemlerin intihar gibi son derece bireysel/psikolojik gibi görünen bir konuya uygulanması halinde ortaya çıkan sonuçları, aidiyetle ilgili çarpıcı deney ve gözlemleri, yalnızlık üzerine kafa yoran filozofların düşüncelerini, yalnızlığın kapitalizmle ve modernleşmeyle ilişkisini ve tabii ki bir yalnızlık kitabının olmazsa olmazı aşk, evlilik ve çocuklar bahsini ve bunların ruh ve beden sağlığımız üzerindeki somut etkilerini masaya yatırıyor. Kantitatif çalışmalarda Émile Durkheim'a, Muzaffer Şerif'e, Salomon Asch ve Henri Taijfel'e borçlu olduklarımızı hatırlatan, yalnızlığın çok özel tarihinde Georg Simmel, Erich Fromm, David Riesnam, Philip Slater gibi isimlere selam çakan, hatta Balzac ve Yusuf Atılgan'ın kişisel hikâyelerinden dem vuran kitap Çok konuştun, haklısın, ama yalnızım, bunun çözümü ne? diye soranlara cevap mahiyetinde bir bölüm de barındırıyor.